Jan Dark’ın son sözü
PAPAZ (Cellat’a): Ateşi tutuştur Cellatbaşı. Bu kadın yakılacak. LADVENU: Edepsiz! Kılavuzun Tanrı olsa, kurtarmaz mıydı seni? JAN: Tanrının hikmetine aklın ermez senin. Beni ateşlerden geçirip bağrına basacak. Çünkü öz evladıyım. Aranızda yaşamama layık değilsiniz sizler. Sana son sözüm bu işte.
Jan Dark
393 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
33 günde okudu
Bir Osmanlı romanı
Cellatlar Kahvesi, dramatik yapıya sahip, tarihi bir gerilim romanıdır. Öykü, oğullarının gözü önünde, Onur Savaşı'nda birbirlerini öldürmek için dövüşen iki cellatbaşının mücadelesiyle başlar. Onur Savaşı, her cellat için kutsaldır. Makamlarını onurlarıyla tohumlarına bırakabilmenin tek yoludur. Oğulları, babalarının ölümünü seyretmelidirler ki,
Cellatlar Kahvesi
Cellatlar KahvesiErol Çelik · Cadı Yayınları · 201925 okunma
Reklam
Bıçak gibi kesildi
Sağ olan da, var olan da bilsin ki, sabır ümitle beslenir. Hem vallahi, hem billahi, Asır için ümit, oğlu doğuncaya kadar var olmadı. Tam on yıl boyunca babasından nefret ederek yaşamak zorunda kaldı. Onunla aynı evde bulunduğu her andan, onunla aynı sofrayı paylaştığı her andan, hatta onunla aynı havayı soluduğu her andan nefret etti. Bu nefret onu olgunlaştırdı. Kaskatı biri oldu. Bu katılık, babasının ölümünü seyrettiği an, geçti. Bıçak gibi kesildi. Cellatbaşı olmak istediğinde daha yirmi altı yaşındaydı. Öyle kolay değildi, makam sahibi olmayan bir babanın oğlunun cellatbaşı olması. Önce bunun diyetini ödetirlerdi insana. Eğer cellatbaşı olmak istiyorsa, er meydanında, babasının Onur Savaşı’nı yönetmesi gerekiyordu. Hiç tereddüt etmeden kabul etti.
Sayfa 126 - Cadı YayınlarıKitabı okudu
Bunu da bir yerden çıkaracağım
KUBBE ALTINDA Sultanların sultanı Birinci Abidin her sabah Topladı vezirleri kubbealtına Vezirler varıp el pençe divan durdular Ferman buyurdu hazret oturdular İşte tam bu sırada Önemli bir şey oldu Haddini bilmez bir sivrisinek Haşmetlinin burnuna kondu Zaten o sabah heyheyleri üstündeydi Sultanımızın Birdenbire parladı Şimşek gibi çaktı Gök gibi gürledi Ağaları Beyleri Paşaları Bir güzel azarladı Vay efendim vay Bu sinek nasıl girerdi huzura ulu orta Sordu soruşturdu Verdi veriştirdi Vezirlerde bir telaş bir öfke Hepsinin alı al moru mor Vay alçak sinek Vay namussuz sinek Nerden kondu efendimizin burnuna Bostan korkuluğu mu ki bunca kişi Derken efendim Ferman buyurdu hazret Seğirtti cellatbaşı Vurdular sineğin boynunu Kurtardılar devletlinin o kallavi burnunu
KUBBE ALTINDA Sultanların sultanı Birinci Abidin her sabah Topladı vezirleri kubbealtına Vezirler varıp el pençe divan durdular Ferman buyurdu hazret oturdular İşte tam bu sırada Önemli bir şey oldu
Hiçbir cellatbaşı ölümden korkmazdı. Aldıkları her canla kendileri de ölür, gün geldiğinde Onur Savaşı’yla canlarını vermeye hazır olurlardı.”
Sayfa 114
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.