Franz Babinger, bu eseri İstanbul'un Devlet-i Aliyye'ye geçişinin 500. yılında hazırladığı için ekstra bir dikkat çekmiş olmasıyla hasebiyle ayrı bir göze çarpan bir yapıt oluşturmuştur. Keşke faydalandığı tüm kaynakları da paylaşsaydı da daha rahat bir şekilde inceleme imkanımız olsaydı. Lakin yine de çok değerli olan bu eserin muhakkak
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ
Bu kelime-i âliye, üssü'l-esas-ı İslâmiyet olduğu gibi kâinat üstünde temevvüc eden İslâmiyetin en nuranî ve en ulvî bayrağıdır.
Evet misak-ı ezeliye ile peyman ve yeminimiz olan iman, bu menşur-u mukaddeste yazılmıştır.
Evet âb-ı hayat olan İslâmiyet ise, bu kelimenin aynü'l-hayatından nebean eder.
Evet ebede namzed olan nev'-i beşer içinde saadet-saray-ı ebediyeye tayin ve tebşir olunanın ellerine verilmiş bir ferman-ı ezelîdir.
Evet kalb denilen avalim-i gayba karşı olan penceresinde kurulmuş olan latîfe-i Rabbaniyenin fotoğrafıyla alınan timsal-i nuranîyle Sultan-ı Ezel'i ilân eden harita-i nuraniyesidir ve tercüman-ı beliğidir.
Evet vicdanın esrarengiz olan nutk-u beliğanesini cem'iyet-i kâinata karşı vekaleten inşad eden hatib-i fasihi ve kâinata Hâkim-i Ezel'i ilân eden imanın mübelliğ-i beliği olan lisanın elinde bir menşur-u lâyezalîdir.
Sürdü zevk ile safa yaralı gönlüm bu gece
Hemdem oldu benimle yine canan bu gece
Dert ile bela uzaklaştı, eğlenelim şimdi
Derdimin dermanı bulundu zira bu gece