Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir makine gibi güçten kesilinceye kadar çalışmalıydı. Ancak o zaman kendisini tedirgin eden kaygılardan kurtulabiliyordu.
Eskiden hiç de böyle değildi. Hâlbuki şimdi neşesi sabun köpüğü gibiydi, hemen sönüyordu.
Reklam
On bir yaşındaydı, ama kendisini ihtiyarlamış hissediyordu.
Gümüş Kanat
“İnsanlar yaşamak isterler çocuğum. Kendilerinden ziyade sevdiklerinin yaşamasını isterler... Fakat doğmak gibi ölmek de var dünyada. Gelen muhakkak ki günün birinde gidecek.”
Sayfa 120Kitabı okudu
Gondor! Gondor, Dağlar'la Deniz'in orta yerinde "Eserdi Batı Yeli; dururdu ışık Gümüş Ağaç'ın üzerinde" Ve parlak bir yağmur gibi dökülürdü eski Kralların bahçelerine Ey mağrur surlar! Ak kuleler! Ey kanat! taç! Altın taht bir de! "Ey Gondor, Gondor! İnsanlar Gümüş Ağaç'ı görecek mi bir daha"' Esecek mi Batı Yeli yeniden, Dağlar'la Deniz'in arasında?
Kalender’de Bir Gece - Μια νυξ στο Καλεντέρι[*]
Sıcak dalgasının evde durmayı olanaksızlaştırdığı kavurucu ağustos gecelerinden birinde, temiz hava almak ve açık bulursam Andoni'nin kahvesinde bir kahve içmek için Kalender'e gitmeye karar verdim. Kalender, Boğaziçi'nin en güzel iki köyü olan -nedendir bilmem, çok beğenilen Büyükdere ya da bizim bildiğimiz adıyla Vathyrriaks bana
Reklam
Toprağında Sırılsıklam...
Sordu, nasılsın?? Fiziken; iyi, ruhen; "kül eviydi"... İç çekti, Derin bir son nefes daha çekti; içine... Tütün sarılır ya hani... Parmakları sararmıştı tütünden Tek nefeslik miydi bu cigaralar?
Eğer bir gün yaşama şansım olsaydı, Gökyüzüne kanat çırpar, rüzgarla dans ederdim. Denizlerin maviliğinde yüzer, dalgalarla şarkı söylerdim, Toprağın kokusunu içime çeker, çiçeklerle konuşurdum. Eğer bir gün yaşama şansım olsaydı, Gün doğumunda güneşin ilk ışığını selamlardım. Yıldız kayarken dilek tutar, ayın gümüş renginde hayal kurardım, Ağaçların gölgesinde kitap okur, kuşların ötüşünü dinlerdim. Eğer bir gün yaşama şansım olsaydı, Sevdiklerime sıkı sıkı sarılır, onları hiç bırakmazdım. Dostlukların değerini bilir, küçük şeylerde mutluluk bulurdum, Her anın kıymetini anlar, zamanı dolu dolu yaşardım.
GÜVERCİNE MEKTUP Pamuk kalplim, bir tanem, her şeyim. Ey ışık saçarak cıvıldayanım. Zarafetini anlatmak ne mümkün! O beyazlığın, o pirüpaklığın, o parlaklığın! Kusursuz, kadife rüyam. Kanatlarının güzelliğiyle dünyayı aydınlatır, kanat çırpışlarınla göğü bulandırırsın. Ey cümle varlıkların damarlarında akan kanla dolup taşan merhamet. Ey bağışlanmış, dürüst bir yürekten gelen gözyaşlarının verdiği keder. Ey ruhumun anavatanı. Ey ruhum. Güce hükmeden şefkatli güçsüzlük. Yaratılmadan önce sular üzerinde gezen sen. Tufandan sonra Nuh’un gemisinden ilk inen sen. Bakıyorum kendime ve dünyaya, özünde sen varsın diye. Böylece sana bakmış oluyorum aslında. Gümüş rengi saçların konfeti misali göğe yükselirken ben de uçuyorum seninle birlikte. Biliyorum sen de hemen oracıktasın o güzel süzülüşünle, beyazlığınla. Aziz, tertemiz ruhunla kal benimle. Âmin! Âmin! Seni avuçlarıma alayım, dudaklarımın bir köşesini gagala. Işık yayılsın gözlerinden ve dünyanın merkezinden. Aynı ışık ayaklarıma sıçrasın, oradan yayılsın dizlerime. İçsel ışık seli ara alsın kalçamı, belimi. Oradan ulaşsın kalbime sonunda alnıma… Dudaklarım, gül rengi gagalarında. Işığından kör olmuş, görmeyi unutmuş gözlerim. İsa’nın Yuhanna’daki son sözlerini sarf ederim: “Tamamlandı.”
937 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.