Marmara Kıraathanesi” anılarımdan:
Biz, İzzettin Şadan’ın son yıllarına yetiştik. Başında miadı dolmuş bir fötr şapka, elinde bir baston, üstü başı orta halliydi. Onun da ikinci adresi Marmara Kıraathanesi idi. Mal sahibi Mustafa Bey, her şeyi para için yapmıyordu; mesela camın kenarına konulan masalarda oyun yoktu. Mükrimin Halil İnanç, Nuri
Kılıç Ali ile çıkıyorduk. Önce tepeden tırnağa bir süzdü beni. Sonra, "Sen, sabahın nasıl olduğunu hiç gördün mü?" diye sordu. Şaşırmıştım. "Hayır!" diye yanıtladım. İlgisiz, anlamsız bir soru gibi gelmişti. O ise, adeta bakışlarıyla beni tutuklamak istiyordu. Dahası, bu sırada bana yaklaşmayı denedi; şiddetle karşı koydum!
İşte böyle tatsız ve sevimsiz biçimde tanışmış olduk Kılıç Ali ile. Bu bir hataydı, evet! İkimiz de bu hatayı unutmayı yeğledik... Ve kısa zaman sonra gerçekten olayın üstü tarafımızdan örtüldü. Bir daha ne o açtı konuyu, ne de ben! Zaten pek çok genç kızın kendine sakladığı anıları arasında böyle sayfalar vardır...
Ilgın bana göre tutsaklığı kendi seçmiş ve bu tutsaklığına her zaman bir kılıf bulmuş bir kadın. Her hor görülmede her aldatılma da ya çocukları için ya da çevre baskısı yüzünden duymadı görmedi konuşmadı. Günü geldi dedektif oldu ama Nuri bin bir türlü halleriyle bertaraf etmeyi başardı. Ne zaman ki çocuklar kendi hayatlarını yaşamak için yuvadan uçtu işte o zaman Ilgın hayatını sorgulamaya ve sesini çıkarmaya başladı, bence bu çok geç bir durumdu.
Biz Bize TutsakGülsevin Eren Güngör · Tunç Yayıncılık · 20224 okunma
Manastır Askeri İdadisi'nde Mustafa Kemal'den önce Enver Paşa, Mustafa Kemal'in yakın zamanında da daha sonra Türk İstiklal Harbi'nde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda önemli görevler üstlenmiş olan pek çok yanınmış kişi yetişmiştir. Bunların arasında meclis reislerinden Orgeneral Kazım Özalp, Başbakanlardan Ali Fethi Okyar, Generaller Refet Bele, Kazım Dirik, Cafer Tayyar Eğilmez ve Atatürk'ün yakın arkadaşlarından Albay Nuri Conker ilk akla gelenlerdendir.