Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türkiye'de kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olmayışı, on ları dramatik karakterler olarak daha çekici hale getiriyor, kadınlar sayesinde günümüz Türkiye'sinin yüz yüze olduğu sorunları daha keskin bir dille iletebiliyorsunuz. Toplumun her katmanında (köy de Berdel, şehirde Mine, şehrin kenar mahallesinde Bir Yudum Sevgi ve yüksek sosyetede Dul Bir Kadın) kadınlar bir kimlik arayışı için dedir. Bu mesele Batı'da çözüldü, ama Türk toplumu şu anda bir geçiş sürecinde; bu süreci belki Iran'la kıyaslayabiliriz. Mine, bu arayışın başlangıcıydı. 1980'lerdeki feminist hareketle aynı döneme denk geldi ve çok başarılı oldu. Anadolu'da 200 kişi kapasiteli bir sinemaya 190 kadın geldiğinde yöneticiler kapıları erkeklere kapatmak zorunda kaldılar. Sinema kitlelere hitap eden bir sanat türüdür ve bu yüzden halkın taleplerinden etkilenir, tıpkı sanatçının çevresinden ya da oturduğu şehirde meydana gelen değişikliklerden etkilenmesi gibi. Ben bir film çekerken, seyircimi düşünürüm. Geleneksel olarak Türkiye'de seyircilerin büyük bölümünü de kadınlar oluşturmuştur.
·
Puan vermedi
Bir Padişaha Geçiş: Tekil Önemi
Bir Padişaha Geçiş: Tekil Önemi            ༄ ༄ ༄ Osmanlı kurumunun Ortadoğu ve Balkan milletleri koruma ve yönetme serencamı altı yüzyıl sürdü. İhtiyaca binaen özgür ve güvenli toplum anlayışıyla ilk iki asrı kapsarken, Avrupa ve diğer coğrafyalarda daha fazla toprak ve vergi gayretiyle en geniş sınırlar 16. ve 17. yüzyıllara
Sarsılan Saray
Sarsılan SarayGilles Veinstein · Kronik Kitap · 20237 okunma
Reklam
Recep Peker, İkinci Dünya Savaşı'nın ortasında, 1942-1943 yılları arasında yeniden içişleri bakanı oldu. Fakat Türkiye siyasetindeki son önemli rolü­nü, yine bir geçiş sürecinde bu defa başbakan olarak oynayacaktı.
400 syf.
·
Puan vermedi
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Ekim 2019-arşivden)
Nitelikli okur olma yolunda bu roman benim için bir adımdı öncelikle bunu belirtmek isterim :)
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar
Bu eserini tiyatro metni olarak yazmayı düşünür ancak anafikri yeterince veremeyeceğini düşününce roman türünde yazmaya karar verir. Türk toplumunun içinde bulunduğu bozulmayı, yozlaşmayı, aslında modernizme giderken birçok şeyi yanlış anlayıp yanlış değerlendiği başlıklar yer almış eserde. Roman: “büyük ümitler,” “ küçük hakikatler”, “sabaha doğru”, “her mevsimin bir sonu vardır” şeklinde dört bölümden oluşuyor. Romanın kahramanı Hayri İrdal bir gün hatıralarını yazmaya karar verir. Çocukluğundan başlayarak içinde bulunduğu ortamı, çevresindeki insanları olaylarla birlikte tanıtır. Baştan sona ironilerle devam eden bir üslupla yazılmış kısaca bir dönem hicvi de diyebiliriz roman için. Dönemin koşullarını iyi gözlemleyip eleştirmiş, karakter tahlillerini çok başarılı yapmış fakat bunu yaparken doğrudan değil sembollerden yararlanarak yapmış. Osmanlı devletinden Türkiye cumhuriyetine geçiş sürecinde insanların bocalaması, yıkılışla birlikte bir çok ulusun yurdundan uzaklaşması, değişimi sindiremeyen halkın yenilikleri yanlış yorumlayıp uygulaması eleştirilirken hem doğulu gibi düşünmenin eksikliklerini hem batılı olma çabasında Batı’nın sadece yüzeyselde benimsenmesini alaya alıyor. Bir dönemi düz bir şekilde eleştirmek yerine bunu ironiyle, sembollerle, hayatındaki pek çok kişiyi ve olayı buna dahil ederek yapabilmek başlı başına bir meziyettir. Edebi açıdan da düşünce açısından da oldukça doyurucu bir eserdi.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201541,9bin okunma
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
Anlaşılan bugün modern bir devlet olma yolunda hızla ilerleyen ve küresel değişimden nasibini alarak oldukça köklü ve önemli bir değişim süreci içinde cemaatten cemiyete doğru bir geçiş topluma özelliği taşıyan Türkiye'de yaşanan modernleşme sürecinde eğitimin yaygınlaşması ve özellikle 1950'den sonra görülen ekonomik gelişme, sekülerleşme ile birlikte dini alanda bir canlanmayı da beraberinde getirmiş gözükmektedir.
Reklam
Atatürk'ün himayesi ile yazılan ve 1931 yılından itibaren liselerde okutulan dört ciltlik tarih kitapları kaldırılıp yerlerine yeni kitaplar yazdırıldı ve okullarda Atatürk'ün kitapları yerine 1942 yılında okutulmaya başlandı. Metin Aydoğan "İnönü" adlı kitabında bu yeni kitapları şöyle değerlendirir: "Yeni kitap,
Sayfa 167Kitabı okudu
102 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.