“Hayır, benim çocukluğumun hürriyeti, hiç de bu cinsten bir hürriyet değildir. Evvelâ, burası zannımca en mühimdir, onu bana hiç kimse vermedi. Bu sızdırılmış altın külçesini birdenbire kendi içimde buldum. Tıpkı ağaçta kuş sesi, suda aydınlık gibi. Ve bir defa için buldum. Bulduğum günden beri de küçücük hayatım, fakir evimiz, etrafımızdaki insanlar, her şey değişti. Vakıa sonraları ben de onu kaybettim. Fakat ne olursa olsun bana temin ettiği şeyler hayatımın en büyük hazinesi oldular. Ne dünkü sefaletim, ne bugünkü refahım, hiçbir şey onun mucizesiyle doldurduğu seneleri benden bir daha alamadılar. O bana hiçbir şeye sahip olmadan, hiçbir şeye aldırmadan yaşamayı öğretti.”
Hürriyet denilen şey, biliyoruz ki, tıpkı aşk gibi her gün yeniden kazanılması gereken bir şeydir. Nasıl her gün aşk istersek ve aşkı kaybedersek hürriyeti de öyle ister ve kaybederiz. Hürriyet kavgası hiçbir zaman bitmez, alnı hiçbir zaman sükun bulmaz.
Sayfa 333Kitabı okudu
Reklam
Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açılmış duran kapısıdır.
"Doğmuşum kölelik içinde zincire vurulmuşum daha beşikte. Selam sana istikbalin fecri, ardından doğacaktır, hürriyet güneşi..."
Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım...
Liberalizm prensiplerine bakan kişi, hürriyet, çalışma, icat, müteşebbisin hakkı gibi müsbet çıkış noktaları görür. Ama buradan yürüyerek kapitalizme çıkınca bütün bu yolların tıkandığını görür. İşin gerçeği de budur: Liberalizm, teorik bir takım prensipler ve sloganlardan başka bir şey değildir.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.