Cenâb-ı Hakk, ibadetlerin şekil plânında kalmasını arzû etmez. Mesela namazın, kalbî bir hayāt ile kılınmasını murad eder. Äyet-i kerîmede buyurulur:
"Mü'minler felah buldu (kurtuluşa erdi). Onlar ki, namazı huşû (kalbî hayât) ile kılarlar!.." (el-Mü'minûn, 1-2)
Aksi hâlde Cenâb-ı Hakk, huşûsuz (kalbî hayattan uzak) bir namazı istemez:
"Yazıklar olsun o namaz kılanlara!.. Onlar ki, namazı ciddiye almazlar!.." (el-Mâûn, 4-5) buyurur.