Rivayet edilen menkabe şöyle: Sultan II. Murat Han, halkın ilme ve İslam dinine hizmete yönelmesi için Hacı Bayramı Veli Hazretleri'ne mürit olanları vergiden muaf tutacağına dair bir ferman yayınlamış.
Hacı Bayramı Veli Hazretleri'nin müritleri artmış da artmış. Fakat çoğunun gayesi ilim öğrenmek değil, vergiden muaf olmakmış.
Bunun üzerine Hacı Bayramı Veli Hazretleri, hakiki evlatlarını ayırt edebilmek için şu yönteme başvurmuş:
Bir tepeye çadır kurmuş, bütün müritlerini toplamış ve elinde bir kılıç ile onlara, "Kim kendisini Allah yolunda kurban etmeme müsaade eder?" diye sormuş. Yalnızca birkaç kişi. "Biz!" diyerek şeyhin huzuruna varmışlar. Hacı Bayramı Veli Hazretleri, onlarla birlikte çadıra girmiş. Çadırda, önceden hazır ettiği bir koyunu kesmiş ve kanlı kılıcıyla çadırdan çıkmış. Kanlı kılıcı görenler, Hacı Bayramı Veli Hazretlerinin şeriata muhalif bir şey yapmayacağını düşünemeyerek onları gerçekten kurban ettiğini sanmış ve "Şeyh aklını yitirmiş olmalı!" diye bağırarak kaçışmışlar. Böylece gerçek müritler de tıpkı gerçek dostlar gibi ortaya çıkmış.
Öldükten beş gün sonra geldin rüyama. Babaeski’deki eski evin oradasın. Hayır gelin çıktığın ev değil, diğeri. Biz çocukken her yazları kardeşlerinle, kuzenlerimle bir araya geldiğimiz eski mezarlığın oradaki ev. Evin bahçesine çiçekler ekilmiş. 20 li yaşlarındasın. Sanırım hiç evlenmemişsin. Bahçedeki çiçekleri suluyorsun. Çok mutlusun. O kadar
Tarihin gördüğü, en tutkulu aşklardan birisi de hiç kuşkusuz Naciye Sultan ve Enver Paşa’nın aşkıdır.
Bu eser, kabaca Enver paşanın yurt dışına çıkmak zorunda kaldığı (Çünkü 1.Dünya Savaşı sonunda İngilizler, İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerine karşı bir tutuklama emri çıkartmıştır. Bu yüzden o ve diğer arkadaşları mücadelelerine yurt