Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan ve doğa sevgisiyle dolu olan hiçbir genci, çevresi sıradanlaştıramaz; yeter ki içindeki yaşama sevincini korumayı bilsin.
Unutmayın, sıradışı olmanın sırrı, insanları rahatsız eden çarpıcı kişilik özelliklerinde değil, günlük yaşamın küçük ayrıntılarında saklıdır.
Reklam
Türk entelektüelleri
“Ne yazık ki, günümüz Türkiye’sinde her şey gibi, toplumsal bilimler de yozlaştı. Eline kalem alıp iki satır karalayan, hemen ‘bilim insanı’ oluyor. Hele bunu bir de ‘kurtarıcı bir ideoloji’ adına yapıyorsa, derhal o ideolojinin izleyicileri tarafından ‘üstad’ ilan ediliyor… Kimse kusura bakmasın, ama toplumsal bilimlerde, kırıklı yaşlardan önce ‘ciddi bir şey söylemek’ pek olanaklı değildir; o da çalışmaya 20’li yaşlarda başlamak kaydıyla.” Emre Kongar
Emre Kongar'm Türkiye'de yazma serüvenine başlama­sı tam da l 960'lı yılların sonlarına rastlamaktadır. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra bir yıl kadar Ameri­ka Birleşik Devletleri'nde bulunmasını müteakip Hacette­ pe Üniversitesi'ne Sosyal Çalışma Yüksek Okulu'nu kur­ mak üzere müdür olarak atanmıştır. Başlamasını takip eden günlerde de Türkiye' de başat olan eğilim çerçevesinde gün­cel düşünsel hayat içinde bir yer edinmiştir. Genellikle de Türkiye'deki temel düşünsel doğrultuyla uyumlu olmuş­tur. Kitaplarım çıkarmay a başladığı dönem de 12 Mart dar­ besinin hemen sonrasına rastlamaktadır. Yazdıklarının an­ lamlandırması açısından bu durumun özel bir önemi var­ dır. Öğretim üyesi ve aydın olarak temel vasıflarından biri fazla yazması ve yazdığı dönemdeki düşünsel ortama uyum sağlama endişesidir. 1970'li yıllarda Türkiye'de entelektüel iktidar bir anlamda Marksistlerdedir. Bunun yanında Cum­ huriyet Halk Partisi'nde somutlaşan sosyal demokrasi de ik­ tidara yakın bir yerde durmaktadır.
Sayfa 74 - İletişim yayınları 2018Kitabı okudu
Ne şâirine mevsimdi eskiden sonbahar Bahçeleri talan ederdi bir deli rüzgârdı Kırılan dal düşen yaprak şaşkın uçan kuşlar Eskiden sonbaharın bir güzelliği Gel gör ki Atatürk’ün ölümünden bu yana Sonbahar dahi bir başka geliyor Vatan gerçeklerini hatırlatıp insana Türk yüreklerimizi burka burka geliyor
Sayfa 335 - Cahit Sıtkı Tarancı, Atatürk’ü Düşünürken
Atatürk’ün Batılılığı, Batı’ya öykünme biçiminde değil, «Batı gibi olmak» anlamında bir Batılılıktır. Nitekim, bizzat Mustafa Kemal Atatürk bir yabancı gazetecinin «Batılıların nerelerini milletiniz için almak istersiniz?» sorusuna şöyle yanıt vermiştir: «Biz Garp Medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.»
Sayfa 297
Reklam
Atatürk:
«Cumhuriyet Halk Partisi’nin esas düşünce ve dileği, vatandaşları her türlü ayrılıktan korumak, onları kendileri ve Türk ulusu için faydalı kılmaktır.»
Sayfa 281
Evlât unutma ki tektanrılı dinlerin hepsi bağışlayıcılığı öngörür ama, iktidarı elinde tutanlar, yani bu dinleri uygulayanlar, kendi görüşlerinden sapanları en sert biçimde eleştirir ve onları ellerine fırsat geçer geçmez de yok ederler. Çünkü yöneticiler açısından sorun Allah sorunu değil, iktidar sorunudur.
Sayfa 113 - Remzi Kitabevi, 12. Basım, İstanbul 1999Kitabı okudu
«Milli Mücadele’ye beraber başlayan yolculardan bazıları… Kendi fikriyat ve ruhiyatının ihatası hududu bittikçe… Mukavemet ve muhalefete geçiyordu.»
Sayfa 254 - Atatürk, Söylev
Mustafa Kemal Paşa, yalnız «devrimci bir önder» değil, aynı zamanda «devrimin önderi»dir.
Sayfa 250
Reklam
«Zamanında hiçbir şeyi kaçırmamak ve zamansız hiçbir şeye uzaktan yakından tevessül etmemek, başlıca dikkatimizi teşkil etmelidir.»
M. Kemal Atatürk
Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çökme vardır. Her ilerlemenin ve kuruluşun anası hürriyettir.
Sayfa 221
Aslında Gennadiyus, Ortodoks ve Katolik âlemleri arasında birleşme konusunda da haklıydı. Çünkü, her dinin kendi içindeki mezhepler arasındaki düşmanlık, kin ve nefret, başka dinlere karşı olan düşmanlıktan daha derindi.
Sayfa 26 - Remzi Kitabevi, 12. Basım, İstanbul 1999Kitabı okudu
«Okuduğum nutukta birkaç kere “milletim, milletimiz” kelimeleri geçiyor. O kelimelerin her tekerrüründe Gazi'yle Recep Bey birbirlerine bakıyorlar. Nihayet nutuk bitince, dedi ki: “Hepsi iyi, yalnız ‘milletim’ kelimelerini ‘millet’ diye düzeltiniz!” Benim hayretle baktığımı görünce sebebini izah ediyor: “Sen bu Meclis'i bilmezsin; ‘milletim’ kelimesinden ‘millet onun mu?’ manasını çıkarırlar!” “İyi ama,” diyorum, “bizler bile ‘ah milletim; vah milletim’ der, dururuz!” “Sizler dersiniz, herkes der, ben diyemem!” Ajansla neşredilen nutukta, o “milletimin, milletimiz” kelimeleri hep “millet” diye çıktı. Bütün bir milleti kurtaran, ‘miletim’ diyemiyor!» (Banoğlu, 1954-b:14-15) .
Sayfa 211
«İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben; fani Mustafa Kemal. Öteki; milletin daima içinde yaşattığı Mustafa Kemal. Ben onu temsil ediyorum. Herhangi bir tehlike anında ben zuhur ettimse, beni de bir Türk anası doğurmadı mı? Türk anaları daha Mustafa Kemaller doğurmayacaklar mı? Feyiz milletindir, benim değil.»
Sayfa 181
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.