Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Azim ve tedbir her ümide yol açar. -Kazım Karabekir
Bir subay hatıratı olan bu eser, tarihsel bir vesika olarak değerlendirilir. Zira yazıldığı dönemde, muhtevasına ait karakterler; sonraki dönemde olduğu kadar politik karakterler olmadığından ve eserin yazılış maksadının bir eser ortaya koymak olmadığı da düşünüldüğünden objektif de kabul edilebilir. Dolayısıyla eserin muhtevasına ait bir çok anektot da aslında daha sonraki hayatlarında seçilen ideolojik yahut siyasi kararları sebebiyle yapay olarak oluşturulan bazı karakterlerin, gerçekte kim olduklarına ve ne düşündüklerine dair güçlü fikirler verir. Söz konusu Kazım Karabekir Paşa, siyasi pozisyonu hasebiyle Cumhuriyet döneminin ilk siyasi oluşumlarında muhafazakar-liberal bir profil oluşturmuştur. Ancak kendisinin Osmanlı'nın yıkılış döneminde bir ittihatçı olarak konumlandığının, hatta ittihatçılar içerisinde de yenilikçi-batıcı ve devrimci kanattan olduğunu satır aralarından yakalayabiliyoruz. Hasılı kelam bu pasaj ile Karabekir Paşayı eleştirmek yahut kınamak gayesi gütmüyoruz. Sadece Kazım Karabekir'i kastetetek "iki serhoşun karşısında islamın bayraktarı olmuştur." söyleminin aslında ne kadar politik bir çarpıtma olduğunu göstermek istiyoruz...
Muhammet İkbâl

Muhammet İkbâl

@Muhammetikbal
·
02 Mayıs 23:30
Kazım Karabekir Paşa
Kumandan masasının başına oturmuş, önüne bir bardak bira koymuştu. İçki içmeyen ve içtiği zaman çok gizli kalmasını isteyen Karabekir'in bu hali çok üzüntülü ve heyecan içinde bulunduğunu ve formaliteye aldırmaz bir duruma düştüğünü gösteriyordu.
Reklam
• 4. Bölüm - ATATÜRK'ÜN ÇANAKKALE'DE BAŞARISI YOKTUR YALANI! (!)
- Yıl 1914 Takvimler 3 Kasım'ı gösteriyor, İngiliz Donanması Çanakkale'nin dış istihkâmlarını bombalıyor bu durum Çanakkale Savaşı'nın başlamasına sebebiyet veriyor. 9 Ocak 1916'ya kadar mücadele devam ediyor. Savaşta, Türk ordusunun en seçkin birlikleri ve subayları yer alıyor. Çanakkale Batı empervalizmine karşı sıkı bir
.... Atatürk'ün Din Hakkında Sansürlenen Görüşleri Atatürk'e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor. Biri Batılılaşma konusunda... Diğeri din konusunda... İlki, Atatürk'ün hedef olarak Avrupa'yı göstermediği iddiasına dayanıyor. İkincisi, -dinci kesimin ve medyanın sürekli yaptığı gibi- ısrarla Atatürk'ü dua ederken,
Kut'ül Amare Zaferimizin 108. Yılı Kutlu Olsun!
Kut'ül Amare Zaferimizin 108'inci Yıl Dönümü Kutlu Olsun! 🇹🇷 Halil Kut Paşa, Kâzım Karabekir Paşa ve tüm kurmay kadrosu başta olmak üzere, cümle şehitlerimizin ve gazilerimizin asil ve aziz ruhları şad olsun! 🇹🇷🌹 İşte Halil Kut Paşa'nın zafer sonrası yaptığı ve aynı zamanda tarihe geçecek olan o efsane konuşması ❣️: "Arslanlar!.. Bugün Türklere şerefü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müsemmes semasında şühedamızın ruhlan şadü handan pervaz ederken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Bize ikiyüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab Allah'a hamdü şükür eylerim. Allah'ın azametine bakınız ki, binbeşyüz senelik İngiliz Devleti'nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale'de, ikinci vakayı burada görüyoruz. Bugüne KUT BAYRAMI namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize yasinler, tebarekeler, fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayah ulviyatta, semevatta kızıl kanlarla uçuşurken, gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimize gözcü olsunlar." Mirliva (Tuğgeneral) Halil - Altıncı Ordu Komutanı / 29 Nisan 1916, Bağdat -
Halil Kut Paşa
Halil Kut Paşa
-
Kazım Karabekir
Kazım Karabekir
Selanik göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 1905 yılında doğdu. Selanik’ten aklında kalan en büyük olay büyük teyzesi Emine’nin, çok sevdiği bir arkadaşının oğluna süt annelik yapmış olmasıydı. Cavit Cav ‘Ben teyzemin süt verdiği Mustafa Kemal‘i hayatımda hiç görmedim, hep aileden biri olarak hissettim ama hiç karşılaşamadım’ der. Cavit Cav Aksaray
Reklam
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nin ve Kazım Karabekir Paşa Hazretleri'nin yabancı dil bilmesinin en büyük nedeni yabancı dilde yazılmış orijinal kitapları okuyabilme gayesindendir. Bu yüzden bu isimler 6-7 tane dil bilirlerdi en az. Fatih II. Mehmet de öyle.
Başbuğ Atatürk, Kemalettin Sami Paşa ve Kâzım Karabekir Paşa.
Kâzım Karabekir Paşa (Devamla): İşte efendiler! Bizim endişemiz böyle elastiki ve böyle her şeye cezb edilebilir ve istenildiği şekle sokulabilir bir kanunla, hakk-ı hürriyeti tahdid etmemek içindir. Binaenaleyh bu kanunun kabulüyle matbuat, memleketimizde tamamıyla takyid edilmiş olacaktır (Asla sesleri). İnşallah öyle olur ve muhalefet erkânına karşı ve yahut herhangi bir yerde siyasi, taazzuvlara karşı zan ve vehimlerle birçok icraata kıyam edebilmek daima muhtemeldir. Maarif Vekili Hamdullah Subhi Bey (İstanbul): Merak etmeyiniz. Kâzım Karabekir Paşa (Devamla): Ben şunu arz ederim ki bi’l-hassa İsmet Paşa Hazretleri’ne yirminci asırda zan ve vehimle millet idare edilemez (Sağdan alkışlar). Receb Zühdi Bey (Sinop): Vehim sizdedir Paşa!
Kâzım Karabekir Paşa (İstanbul): Efendim! Receb (Peker) Beyefendi bi’l-hassa İstanbul matbuatını hedef ittihaz ederek lazımı kadar beyanatta bulundular. İsmet Paşa Hazretleri de herhangi zatın beyanatı karşısında muhalif fırkanın hiçbir söz söylemediğini söylediler. Şimdi esasen bu kanunun bi’l-hassa birinci maddesinden endişemiz bu iki vehim ve zandandır. Bugün matbuat bu milletin makes-i efkârıdır.
Reklam
25 Eylül’deki görüşmelerden de bir sonuç alınamayınca 26 Eylül’deki oturuma Mustafa Kemal de katılmıştı. Rasih Efendi ve arkadaşları İstiklal Mahkemeleri Kanunu’na bir madde eklenmesine dair kanun teklifinde bulunmuşlardır. Teklif kabul edilmiş ve İstiklal Mahkemelerinin baktıkları davalar genişletilmişti. Hüseyin Avni Bey özel yetkilere karşı çıkıyor, “İstiklal Mahkemeleri engizisyon mahkemeleri değildir.” diyor. Kâzım Karabekir Paşa, cumhurbaşkanının onayı ile basının neşriyattan men edilebilmesine imkân veren maddeye itiraz ediyor.
“Yirminci asırda zan ve vehimle millet idare edilemez!” Bundan yaklaşık bir asır önce Kâzım Karabekir, Meclis’te İstiklal Mahkemeleri Kanunu görüşülürken bu sözleri söylüyordu. Ancak eller kalktı, indi ve basını susturacak yasa maddeleri muhalefetin itirazlarına rağmen kabul edildi. İsmet İnönü’nün başında bulunduğu Ankara hükümeti, İstanbul’da yayın yapan ve ülkenin toplumsal hayatını etkileyen, gerektiğinde eleştirel tutum alabilen gazeteleri ‘yola getirmek’ istiyordu. 1925’te çıkan Takrir-i Sükûn Kanunu ile olağanüstü ek yetkiler verilen İstiklal Mahkemeleri harekete geçti. Mahkemelerdeki yargılamalar delil yönteminden çok vicdani kanaate göre yapılmaktaydı. Kararları kesindi; itiraz ve temyiz hakkı yoktu. Meclis’in onayına gerek olmadan idamlar hemen infaz ediliyordu! Mahkeme üyeleri milletvekiliydi. Birçok gazeteci, ‘casusluk yaptığı ve rejime muhalefet ettiği’ gerekçesiyle tutuklandı. Dönemin ünlü gazeteleri kapatılırken, önde gelen gazetecilerin ellerine kelepçe vuruldu. İdam sehpalarında sayıları bugün bile tartışılan yüzlerce kişi sallandırıldı. Hapis cezaları ve sürgünlerle Türkiye büyük acılar yaşadı. İskilipli Atıf Hoca, Şapka Kanunu’nun çıkmasından yaklaşık 1,5 yıl önce bastırdığı ve “Millî Eğitim Bakanlığı” tarafından da onaylanan “Frenk Mukallitliği ve Şapka” isimli risaleden dolayı yargılanıp idama mahkûm edildi.
537 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.