Sayın Muzaffer Özen'in ilk kitabı olan Ekmek Arası bir "Adana" kitabı. Bir "ilk kitaba" göre gerçekten çok başarılı. Adana'nın sokaklarında dolaştırıyor insanı. İçten, sıcacık öyküler bunlar.
Kullanılan Türkçe oldukça sade ve ne anlatım bozukluğu ne de herhangi bir Türkçe hatası yapılmamış zira bu çok güzel ve de
Köy kadınlar kolu, en başta gelen kollar arasında
okul yapımında... Para tükendiği zaman beşibiryerdelerini
satan onlar... Sonuçta 155.700 lira sarfıyla bugün 500.000
lira değerinde olan Karaözü ilk ve ortaokulunda, ay yıldızlı
bir bayrak dalgalanmada...” Yarı nüfusumuz olan kadın, bütün değeri ve heyecanıyla toplumun ışığa gidişinde erkekle medeniyet yarışı yapıyor. Dişinden tırnağından arttırdığı altınını; “ak akça kara gün için”, bile demeyip okula harcıyor. Çünkü toplumu arkasında duyuyor, “kara gün”den korkmuyor. Öylesine kadını Karaözü'nün benzeri köylerde de aynen buluyoruz. “Karpuzu büyük Hasan Dede” köyüne bakıyoruz: "Okulda kız sayısı fazla, ilkokulu bitirenler sanat enstitüsüne ve civardaki ortaokula gidiyorlar. Köyde kaç-göç yok, buna karşılık tarifi güç bir saygı-sevgi var birbirlerine... Bunu görmek için iki kahveden birinde beş dakika oturmak yeter." Demek, “kadını kurtarma” dans partili salonda kadeh tokuşturmakla olmaz. Kadını kurtarıcı yapmakla, kadını toplumsal ülkü ve görev sahibi etmekle olur.
Dün Sabah'ta iki yazarın konusu, dolar kuruyla birlikte artan fiyatlara yönelik tedbirlerdi.
İlki Erhan Afyoncu. Hocamız makalesinde tarihi bir "önlemden" bahsediyordu:
"Osmanlı döneminde piyasada satılacak malların fiyatı devlet tarafından belirlenirdi. Malını devletin belirlediği fiyattan pahalı satan esnaf herkese ibret olması