Her şey Su ile başladı. Su her şeyin başlangıcıdır.
Genelde günümüz Türk yazarlarını pek okumam çünkü çoğu zaman hayalkırıklığına uğrarım. Daha çok klasik Türk yazarlarımızı okumayı severim.
Buket Uzuner, çok duyduğum ancak başlamakta tereddüt ettiğim bir yazar idi. Tabii hayalkırıklığına uğrama korkumdan. Şamanizme olan ilgim, kitap sevgim ve
Element ülkesi Shat’ta kendine ve geçmişine dair bütün sırları keşfeden Sarah, bu kez zorlu bir sürecin içine girmiştir. Geçmişi, sevdikleri ve kendisi için tehlikeyi göze alıp olacakları durdurmak zorundadır. Peki bunu başarabilecek midir?
“Sarah her adım attığında, etrafta daha farklı şeyler hissettim.
Havada bir değişiklik, bir sıcaklık ve suda bir farklılık vardı. Birkaç adım sonra durdu ve ellerini havaya kaldırdı. Sadece şatoda bir noktaya bakıyordu. Kafamı kaldırdım ve baktığı yere döndüğüm anda Hartes’in bizi izleyen gözleriyle karşılaştım.”
Element soyluların olayı buydu işte, hepsi inanılmaz güzel varlıklardı çünkü doğanın çocuklarıydı onlar. Biz büyücüler ise doğaya karşı geliyorduk. Büyücüler doğanın üvey evlatlarıydı.
"The Prison Healer", yabancı "bookstagram" hesaplarında son zamanlarda sık sık gördüğüm bir kitaptı. Seri mi, seriyse devamı var mı bilmeden başlayıverdim ve sonradan öğrendim ki ikincisi eylül sonu gibi çıkacakmış. Şimdi ben bir ay heyecan için nasıl bekleyeceğim bilmiyorum. "The Prison Healer" ben bu incelemeyi
~°•☆ Ah Prenses. Wiskor annenin en güçlü element taşıyıcı olduğuna inanıyordu. Bu yüzden anneni gizlice, haftalar boyunca güçlü bir zehirle zehirlemişti....
"Bana kelimelerin gücü olduğunu söylediğin zamanı hatırlıyor musun?"
"Evet."
"Haklıydın. Sözcükleri daha güçlü yapan şey nedir biliyor musun?"
Emma başını iki yana salladı.
"Aşk."