Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Reklam
Kurallar önemlidir!
Çobanlar da tıpkı böyledir. Eğer bir çoban saat kurallarına uymazsa, koyunların başına olmadık şeyler gelebilir.
. Gerçek kalbiniz hafızanızda yaşar. İçerdiği görüntülerle beslenir, bu şekilde yaşar. . . .
"'Blessing in disguise' denilen İngilizce ifadeyi bilir misin?" "Kılık değiştirmiş lütuf. Şekil değiştirmiş nimet. İlk bakışta şanssızlık gibi görünse de aslında mutluluk getiren şeyler için söylenir. Blessing in disguise."
Sayfa 123
Gerçek sanatı doğurmak için, kölelik sistemi olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Antik Yunanlar da böyle düşünüyorlardı; köleleri tarlalarını ekip biçerken, yemeklerini hazırlayıp gemilerinde kürek çekerken şehirliler Akdeniz güneşinin altında kendilerini şiire verip matematikle uğraşıyorlardı.
Sayfa 13 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
"Bunu söylemek istemezdim ama ben böylesi bir dünyada gereğinden fazla kaldığımı hissediyorum."
Sayfa 135Kitabı okudu
"İyi misindir pinball oynamakta?" "Eskiden iyiydim. Kendimle gururlandığım tek şeydi." "Benim övündüğüm hiçbir şeyim yok." "O halde kaybedecek bir şeyin de yok." (...) "Bir gün yitireceğin şeylerin büyük bir anlamı yoktur. Yitirmenin kaçınılmaz olduğu şeylerin şanı, aslında şan değildir, derler." "Kim demiş?" "Kim demiş bilmiyorum. Ama tam da dediği gibi."
Sayfa 116Kitabı okudu
"Nasıl bu kadar çok yoruldun?" diye sordu Fare. "Bilmem ki" dedi J, birden aklına gelmiş gibi bacak bacak üstüne attı. "Bir nedeni yok." Fare bardağındaki biranın yarısını içti, bir iç çekti ve bardağı masaya bıraktı. "Baksana J, insanlar da çürürler, değil mi?" "Öyle." "Çürümenin de türlü çeşidi vardır" dedi Fare farkında olmadan elinin tersiyle ağzını silerek. "Ama her insan seçeneklerinin kısıtlı olduğunu düşünür. En fazla iki ya da üç olduğunu sanırlar." "Olabilir." (...) "Ama bunun pek önemli bir şey olmadığını düşünmeye başladım. Her halükârda çürüyorsun çünkü. Öyle değil mi?" J kola dolu bardağı eğik bir şekilde tutmuş, sessizce Fare'nin söylediklerini dinliyordu. "Yine de insan değişmeye devam ediyor. Değişimin ne anlamı olduğunu ben hiç anlayamadım" dedi Fare dudağını ısırıp. Sonra masaya bakarak düşüncelere daldı. "Düşündüm de, ne kadar ilerleme ve değişim olsa da neticede bunlar da çürüme sürecinden başka bir şey değil. Yanlış mı düşünüyorum sence?" "Yanlış değil." "İşte bu yüzden ben, böyle hiçliğe yüzlerinde mutlulukla yürüyebilen insanlara karşı zerre kadar sevgi ve şefkat besleyemedim... Bu şehirdekilere de."
Sayfa 113Kitabı okudu
O şehirden ayrıldıktan sonra nereye gitse iyi olur, bilmiyordu. Gidecek bir yeri yoktu sanki. Hayatında ilk kez yüreği ağzına geldi. Yer altından siyah noktalar gibi parlayan böcekler çıkmaya başlamışçasına bir korkuydu bu. Gözleri yoktu, acıları da. Fare'yi çekip geldikleri yere götürmeye çalışıyorlardı sanki. Onların yapış yapış hallerini bedeninde hissetti. Bir kutu bira daha açtı.
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Düşünelim bakalım, diye kendi kendine konuştu Fare. Kaytarmadan düşünelim; yirmi beş yaş... geleceği düşünmek için iyi bir yaş bu. On iki yaşındaki iki gencin toplam yaşı. Senin onlar kadar değerin var mı peki? Yok değil mi? Biri kadar bile değerin yok. Boş turşu kavanozu içine kurulmuş karınca yuvası kadar bile değerin yok... Bırak şimdi, saçma sapan metaforların yetti de arttı bile! Hiçbir işe yaramıyor. Düşün, nerede yanlış yaptın sen? Hatırla!.. Bakalım bulabilecek misin?
Bir gün gelir ve yüreğimizi bir şey ele geçirir. Bunu yapan herhangi bir şey olabilir; hatta küçük bir şey de olabilir. Bir gülün tomurcuğu, kaybettiğimiz şapka, çocukken sevdiğimiz bir kazak, eski bir Gene Pitney plağı... Artık gidecek bir kalmamış mütevazı şeylerin listesi. O şeyi iki üç gün yüreğimizde hissederiz, sonra eski yerine döner... Karanlığa. Yüreklerimizde hep bir kuyu vardır. Ve o kuyunun üzerinde kuşlar uçar.
"Sen yirmi yaşındayken neler yapıyordun?" "Aklım fikrim kız arkadaşımdaydı." 1969 yılı, bizim yılımız. "Kız arkadaşın ne yapıyor şimdi?" "Bilmem, ayrıldık." "Mutlu muydun?" "Uzaktan bakınca," dedim lokmamı yutarken, "pek çok şey güzel görünür."
"Ben de kırk beş yılda ancak tek bir şey anlayabildim. İnsan gayret gösterirse her şeyden mutlaka bir şey öğrenebilir. En sıradan, normal yerden bile mutlaka bir şey öğrenebilir. Sakal tıraş etmenin bile ayrı bir felsefesi vardır diye okumuştum bir yerde. Gerçekte bir şeyler öğrenmesek, yaşamayı sürdüremeyiz."
Sayfa 78 - JKitabı okudu
Türlü türlü hayaller, türlü türlü acılar, türlü türlü verilmiş sözler vardı. Ama neticede hiçbiri kalmamıştı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.