Nereye ait olduğunu bilen posta güvercini misali kollarının arasına girdim.Sıcaklığı ve sevgisi beni anında sardı.Konuşmadı.Bir açıklama istemedi.Beni teselli etmedi.Tek yaptığı beni kollarına almaktı.
İskender PALA’ nın okumaya doymayacağınız eseri.Sürekli sizi şaşırtacak, serüvenden serüvene sürükleyecek bir eser. Osmanlı döneminde İstanbul’dan Mekke’ ye olan bir hac yolculuğu.Bunun için kurulmuş Kervan.Bu kervan içerisinde önde gelen isimler ve herkesin kendine özel taşıdığı eserler. Kimisinde eşinin mezar toprağı, kimisinde okka mürekkebi , kimisinde posta güvercini ve baş kahramanız Hüdayi ve zıbın içinde taşıdığı altınlar ile 2 elmas .Tabi roman olurda içinde aşk olmaz mı ? Hüdayi’nin yavukkusu Nadide. Nadide bir cariye olmasına rağmen bir paşa kızı.Ve babasının kahine baktırıp Hüdayi’ ye vermeyip hatta onun 10 tırnağını söktüren kişi. Her zulme karşı kaderin değişmeyeceği ve ikisinin bu kervanda arefe günü Arafat’ta nikâhlanmaları.Yolculuk uzun ve kederli. Osmanlı’nın 5 senedir gönderdiği hacıları, vahhabiler( dazlarlar) tarafından tarumâr edilmesi. Müslüman toplumun içerisine nifak sokulması.İçerisinde ayrıca sizi çok şaşırtacak birçok bilgi.Şiddetle okunmasın tavsiye ederim. Keyifli okumalar
“Bu şehri özleyecektim. Ama burası benim evim değildi. Tren Kuzeye doğru hızla ilerlerken, birileri sizi ait olduğunuz yere bağlayan ipleri çekiyormuş gibi sürekli ileriye çekilen posta güvercini olmak böyle bir şey miydi, diye merak ettim.”