Dikkat spoiler içerir.
Fatih Sultan Mehmet Midilli'yi fethettiği zaman, orada koruma için bir kısım askeri bırakır. Bunlardan Yakup Ağa'nın İshak, Oruç, Hızır ve İlyas adında oğulları olur. İshak ve Hızır çömlekçilik yaparken İlyas hafız olur ama Oruç denizci olmak ister. Bir arkadaşının yanına bu sevdadan vazgeçmesi için verir ama iyi bir denizci olur. Yine de kale muhafızı yapar onu. Babası kuşatmada öldükten sonra Hızır ile beraber denizcilik yapmaya başlar. En başta ticaret yaparken sonra korsanlık yapar ama esir düşer. Yıllar sonra kurtulur ve Şehzade Korkut sayesinde gemisi ile işlere devam eder. Bu sırada Selim Han başa geçer ve Korkut'a yakınlığı yüzünden Kansu Gavri'nin yanına gider. Burada onun 16 gemisini düşmana kaptırır. Kendi gemisi ile düşmana çok zarar verir ve önce Tunus'a gider. Paragöz Tunus sultanının hainliği yüzünden oradan vazgeçer ve savaşarak aldığı Cezayir'e Sultan olur. DS, Cerbe'de tanıştığı Aydın Reis, Deli Mehmet Reis ve dahası ile İspanyollar ve Rodos şövalyelerine adım attırmaz. Hızır reis de büyük bir reis olur. Selim Hana Kurdoğlu Muslihiddin Reis'i gönderen Oruç Reis komşu kaleleri de alır. Ama mağripli sultanlar Müslüman olmasına rağmen İspanyollar ile işbirliği yapar. Telemsen sultanı El Hammu ona tuzaklar kurar. Her ne kadar düşmanlarını yense de Kalaa kalesi kuşatılır. Buradan çıkar v ve düşman ondan silah bırakmasını ister. Yanından ayrılan Kara Hasan ve adamları yüzünden güçten düşen Oruç reis ve yanındaki askerler şehit düşer. Bundan sonra ne olacaktır? Empatik roman şeklinde yazılmış güzel bir roman.
Dusun Yanal'dan okudugum ilk kitap. Önsözünde de anlatıldığı gibi okudugumuz tarihi romanlardan biraz farklı. Yazarında belirttigi gibi empatik bir roman.
Empatik roman nedir dersek, konuyu / kişileri / olayları anlatırken aynı zamanda karakterlerin iç dünyalarındaki duyguya, hislere oldukça yer vermiş zihinde canlanmasına olanak tanımış.
Trt1 deki diziyi izlememiş olmamın da etkisiyle okurken gözümde canlandırmam daha kolay oldu.
Kitaba gelecek olursam Oruç Reis, Hızır Reis ve ailesini her detayına kadar incelikle anlatmış. Konuyu ağırlaştırmadan tüm detayıyla okuyucuya aktarmayı başarmış.
Denize bir defa çıkan karada kendine yurt edinebilir mi bilemem ama içinde vatan zerre kadar vatan sevgisi bulunmayan kişi / kişiler yapılan seferlerin milyonda birini dahi yapamaz. Tüm zorlu koşullara rağmen yılmadan, durmadan üstüne katarak, gelişip, dönüşerek; vatan, millet, ümmet bilinci ile gerektiğinde kendi hayatından, ailenden vazgeçmek yazarken kolay, karar alırken imkanları sonuna kadar zorlar olsa gerek.
Ciddi bir çalışma yapıldığı aşikar ve sürükleyici bir tarzı var. Yazarın Gemi inşaatı ve makineleri mühendisi olması da teknik konulara gitmesi sebebi ile güzel olmuş. Ayrıca Türk edebiyatına kazandırmak istediği empati roman yazın türü de oldukça ilgi çekici. Ve kitabın içeriği olarak da doğruluğunun %95 seviyesinde olması iddiası kitaba ayrıca bir ilgi uyandırıyor. Tarih severler için oldukça faydalı olacak kanaatindeyim.
Kitabın doğruluk oranın %95olmasi okunması için n baslibasina yeterli bir sebeb.cok fazla emek bulunan kıymeti anlaşılamamış bir eser.yazarin kısa zamanda hakettiği değeri bulmasını temenni ederim.
1. Adıyaman Süleyman: Okul Uygulama Bahçeleri • Kendi Yayını 4. Bası 1963
2. Ağanoğlu Halit: Köy Enstitüleri Yolunda • İstanbul, 1949-A Sait Basımevi
3. Akalın Bedri: Köy Enstitülerinde Müzik Eğitimi Klavuzu • İstanbul, 1945-Milli Eğitim Basımevi
4. Akın Galip: Tonguç'un Kır Çiçekleri • Güldikeni Yayınları -
Zürih olayının üstünden üç yıl geçmiş, Çatlı iki kez kimlik değiştirmiş, uyuşturucu ticaretini ilerletmiş, ASALA işlerine girmiş ç ıkmış, karısını, çocuklarını Fransa'ya getirmiş, ailecek Türkiye'ye "tatile" gitmiş gelmiş. Dışişleri hâlâ Çatlı'nın 1982'de kullandığı Mehmet Saral pasaportunu arıyor! Hatırlayacak olursanız, Mehmet Saral adına düzenlenen o pasaport, Zürih Başkonsolosluğumdan verilmiş gözüküyordu. Dışişleri Mehmet Saral pasaportunu araya dursun, aradan geçen üç yıl içinde Çatlı işleri büyütmüş, Zürih'in yanında, Stuttgart ve Paris Başkonsolosluklarının mühürlerini de kullanır olmuş! Çatlı 5 aydır Paris'in La Sante Cezaevi’nde yatıyor, Dışişleri ise sıkıyönetime, Çatlı'nın İsviçre makamlarınca arandığını yazıyor