- Bütün o 44 olaylarına sebep, başlangıç; zamanının baş vekiline yazılan bir açık mektup olmuştu, biliyor musun?
- Saraçoğlu'ydu başvekil, değil mi?
- Evet, ya! En çok da tutulduğum nedir biliyor musun?
Gerçi ben o zamanlar ortaokul talebesiydim, fakat babam yüzünden, olaylar son derece dikkatle takip edildi evde, iyi hatırlıyorum. Almanya zaferden zafere koşarken Saraçoğlu Türkiye başvekili olarak, Meclis kürsüsünden,
"Biz Türk'üz, Türkçüyüz,"
diye haykırıyordu, "Türkçülük bizim için bir kan meselesi oluğu kadar bir kültür meselesidir," diyordu ...
Babamı görmeliydin, bütün umutlarını bu adama bağlamıştı, sanki Saraçoğlu Kerkük'ü kurtaracak! -Tekrar güldü- Saf babam, saf!
-İyi niyetliydi hiç olmazsa.
- Peki iyi niyetliydi, fakat az kaldı, 44'te o da kodesi boyluyordu, tabutluklarda eceli gelmeden ölecekti... O zaman bizim tarih kitaplarımız yalnız Kerkük'teki falan değil, Orta Asya'daki tutsak Türklerden de bahsederdi, koyu bir Moskof düşmanlığı vardı, fakat talih Almanları bırakıp da Ruslardan yana dönünce...
Hasan Ali Bey, Maarif kadrosunu solcularla dolduruverdi. Dil Tarih Fakültesi, Köy Enstitüleri, daha bilmem ne...
Sayın Türkçü başvekil, bir açık mektupla durumdan haberdar edilince de kıyamet koptu.
- Biraz tabii dış politika meselesi!
- Hayır dış politika değil, doğrudan doğruya başımızdakilerin şahsiyetsizliği meselesi...