Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
John Steinbeck’in tartışmasız en büyük eseri olan ve ona Pulitzer ödülünü kazandıran Gazap Üzümleri, 1939’da ilk kez yayınlandığında şok etkisi yaratmış ve büyük tartışmalara yol açmıştı. Tüm dünyayı etkileyen “Büyük Buhran” döneminde, tarımın kapitalistleşmesi ve krizler yüzünden yoksullaşan ve mülksüzleşen yığınların ayakta kalma mücadelesinin anlatıldığı bu destansı romanda Steinbeck, açlık, sefalet ve zorbalık yüzünden evlerini terk edip yollara düşmek zorunda kalan binlerce işçi ailesinden birine odaklanıyor.
Boşa çıkan umutların, hüzne dönüşen sevinçlerin arasında insanlığın direncini ve onurunu çarpıcı bir dille anlatan, kapitalizmi iliklerine kadar eleştiren Gazap Üzümleri, 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biridir.
John Steinbeck, Amerikan İç Savaşı'ndan Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar uzanan hikâyede Kaliforniya'daki Salinas Vadisi'nde kaderleri kesişen Hamilton ve Trask ailelerinin nesiller boyu izlerini sürerek insanlığın tarihini anlatıyor. Kendi ailesinden de izler taşıyan bu eserde iyiyle kötü, güçle zayıflık, aşkla nefret, güzellikle çirkinlik temaları üzerinden en kadim hikâyelerden Habil'le Kabil'i yeniden yorumluyor.
·
Puan vermedi
Çok kalın olması başta biraz korkutmuş olsa da bir kaç gün gibi kısa bir sürede okuyup bitirdiğim sürükleyici bir eserdi. Detaylı betimlemeler akıcı yazımı ile kendisini çok kısa sürede okutabilecek türden bir kitap. 1930'lu yıllarda ABD'de hüküm süren Büyük Ekonomik Buhran sırasında fakirleşen Oklahoma'lı bir ailenin kuraklığın da etkisi ile verimsiz hale gelen topraklarını terkederek mevsimlik işler için Kaliforniya'ya doğru çetin şartlarda yola çıkmaları anlatılmaktadır. Yol boyunca birbirinden kopan aile fertleri tekrar bir araya gelenler...Yıkıcı etkileri olan dönemin içinde ayakta durmaya çalışan bir aile hikayesi. Büyük bir kuraklığın içinde kalan ve bu yüzden topraklarını terk etmek zorunda kalan bu ailenin zorluklarla başa çıkması aileyi bir nevi ayakta tutmak için direnen güçlü bir kadın. Çok severek okuduğum bir kitap oldu. Filmini de izledim fakat önce kitabı okuyanlar için film pek de tatmin edici gelmedi doğrusu.
Tek istediğim kimseye yük olmadan yaşayıp gitmek."
"Aklımın içinde adım atacak yer yoktu"
“Acaba neden bu duruma düştük? Sanki içimizde yürek diye bir şey kalmamış gibi.”
“Yaşamayan insanlara cennet umudundan nasıl söz edilebilir? Kendi ruhları çiğnendiği, kederlere gömüldüğü bir anda onlara nasıl Allah’tan söz edilebilir? Onların yardıma ihtiyacı var. Ölüme boyun eğmeden önce yaşamaları gerek.”
“Her şey bitmemişti. Korkunun yerini öfke aldığı sürece hiçbir zaman her şey bitmeyecekti.”
“Halkın ruhunda büyüyen gazap üzümleri olgunlaşıp ağırlaşıyor ve bağbozumunu hazırlıyordu.”
Gazap Üzümleri, kapitalizmim işçinin emeğini nasıl sömürdüğünü gözler önüne seren bir başyapıt.
Joad ailesi bir Amerikan rüyasına kapılır, daha verimli topraklarda çalışmak, daha iyi şartlarda yaşamak için umuda yolculuğa açılır.
Bir otomobili kamyona dönüştürerek çıktıkları bu
mecburi yolculuk hiç de düşledikleri gibi geçmez ne kadar çabalasalar o kadar batar, ne kadar çok çalışsalar da o kadar sefalete düşerler. Bu sırada yıkılan hayalleri açlık, yoklukla olan sınavları öfkeye, isyana dönüşür.
Her ne zorluk yaşanırsa yaşansın en zor anların inançla,birlik beraberlikle aşılabileceğini gözler önüne seren bir eser, sonlara doğru gözyaşlarınıza engel olamayacaksınız.
Aslında bu hikâye çok tanıdık zalim aynı mazlum aynı…peki ya insanlık ?
Steinbeck en sevdiğim yazarlardan ve en kült iki eserini de bu seneye sığdırmanın haklı gururunu taşıyorum
Spoiler içerir !
Tatlı Perşembe.. Tatlı kitap.. Uzun zamandır kitabın sonu hoş biten ya da bende tatlı bir his bırakan kitap bitirmemiştim. John stainbeck, tarafımca seviliyorsunuz... Eserlerinizin bende apayrı yeri var diyerek kitabımıza geçelim.
Rastgele okumaya başlamamla ve daha sonrasında öğrendiğim bilgiyle kitap üçlemeden oluşuyormuş ve bu en sonuncusuymuş. Anlam bütünlüğü kurmakta zorlanır mıyım tamamen bir üçleme mi henüz bunu biliyor değilim ancak yine de bağımsız olarak da beni tatmin etti.
Eserde olay Dünya Savaşı sonrasında , Sardalye Sokağı'nda geçmekte. Bi kaç isim ve çevresinde gelişen olaylardan mevcut ve arada olmazsa olmaz bir de aşk var. Karakterlerimizden Doc bir bilim insanıdır ve kararlılıkla bir makale yazmakla uğraşır. Ve Doç yalnızın da yalnızıdır.. ( İç sesi : Yalnızsın, Yalnız ! )Doc Sardalye Sokağı için önemli bir konumdadır ve dostları onun bu yalnızlığına son verme ve iyileştirme çabasına girerler. Fauna, Hazel, Mack.. Ve diğer başrolümüz Suzy .. Suzy hayat şartlarından dolayı kerhaneye düşer , yani Fauna'nın kanatlarına. Fauna evlendirdiği her kız için duvarına yıldızlar asar.( Burası beni etkilemişti.) Suzy ve Doc birbirlerine yakınlaştırılır . Ancak Suzy kendini Doc'a ait hissetmez ve tek başına hayat sürmek ister, başarır da. Sonrasında onsuz yaşamayağını anlayan Doc Suzy ile tekrar bir araya gelir .
Ağır metrajlı bir film tadında ilerleyen eser heyecansız ama bağlayıcı nitelikte. Karakterleri tanıyıp belli bir profil çizdikten sonra tabiri caizse çorap söküğü gibi ilerleyen bir eserdi. Okuyucularına şimdiden keyifli okumalar :)
Kusursuz bir dille yazılmış, akıcı, aksiyon dolu bir kitap. Tek solukta bitirebilirsiniz. Ancak kitabın sonu beklediğim gibi tamamlanmadı. Olaylar birden son buldu.
Saf iyi kalpli lenni ve gergonun hayalleri için çıktıkları iş arayışı ile başlıyor ... kitapta bize birçok şeyin göstergesi var sadakatın dostluğun masumluğun ırkçılık vb belki de en önemlisi hayallerimizin peşinden koşmamız gerektiğinin göstergesi vardı kitabın Ben de hissettirdiği etkiden hala çıkamıyorum o saf iyi kalpli lenni nin ölümü derinden etkilemişti beni. evet tamam etrafını istemeden de olsa zarar veriyor ama çok iyi bir insandı ilk defa bir kitap karakterini bu kadar sevmiştim George çok kızgındım lenni yi hayalleriyle öldürdüğü için. insan üzüldüğünde acısını hafifletmek için bir suçlu arıyor herhalde o yüzdendir benim öfkem gergoe ama sonra anlamaya çalıştım fark ettim ki candy kendi köpeğini ölümünden pişman olup Keşke hep ben öldürseydim demişti ve sonra "Üzülme gergoe bazen insan mecbur kalır" sonra gergoe gerçekten de anlamıştım... lennie'nin bir akla ihtiyacı yoktu zaten o normal bir insanda daha akıllıydı, daha masumdu , sadece istemeyerek çevresine zarar veriyordu. son olarak kitap karakterlerinin hayallerine bu kadar sıkı sarılması beni çok mutlu hissettiriyordu kesinlikle insanı kitapla iç içe hissettiriyordu ve derinden etkiliyordu herkese tavsiye ediyorum...
KİTAPTAN BİR KESİT
Kitabı okumanızı tavsiye ederim. Kitap gerçekten de çok güzel bir kitap ama sonunda gerçekten beklenmedik birşey oluyor ve insan üzülüyor. Filmini izlemenizi tavsiye ederim. Gerçekten son kısmı çok duygusal bir sahne.
112 syf.
9/10 puan verdi
Steinbeck, Amerika'nın Büyük Buhran döneminde geçen bu hikayede, hayatta kalmak için mücadele eden iki arkadaşın, George ve Lennie'nin yaşamını anlatıyor. Roman, dostluk, yalnızlık, umut ve umutsuzluk gibi evrensel temaları işlerken, insanın içsel çatışmalarını ve toplumsal zorluklarını ele alıyor. Steinbeck'in dili, okuyucuyu hikayenin içine çekiyor ve karakterlerin duygularını canlı bir şekilde hissettiriyor. Romanın sonu özellikle etkileyici ve düşündürücü bir mesaj taşıyor. "Fareler ve İnsanlar", insanın arzularıyla gerçeklik arasındaki çatışmayı ve umutsuzluk içinde bile umudu bulma gücünü derinlemesine inceliyor. Bu kitabı herkese tavsiye ederim, insan doğasını ve insan ilişkilerini anlamamıza yardımcı oluyor ve unutulmaz bir okuma deneyimi sunuyor.
Doc ve Suzy'in tanışma ve birbirlerini sevme serüvenini anlatır. Ve tabii John Steinbeck'in Sardalye Sokağı vardır. Eser hoşuma gidemedi. Konuya da tam odaklanamadım.
"Kimbilir?" dedi Doc. "Herhangi bir insanın zihninin derinliklerinde yatanları kim bilebilir? Herhangi bir insanın ne istediğini kim bilebilir?"
Umut hep var.
Gazap üzümlerini okurken yeri geliyor Orhan Kemal'in Bereketi Topraklar Üzerinde yeri geliyor Yaşar Kemal'in eserlerini hatırlıyorum. Sanki Çukurova aynı pamuk işçileri oradan oraya sürükleniyor.
O kadar sakin ve yumuşak bir anlatım ile okur ve metin arasındaki çekimi bu kadar derin yansıtabilme başarısı çok güzel gerçekten zaten dünya klasiklerini baktığımızda ortak özellik anlamında böyle bir başarı görüyoruz.
Zaten kendini ispatlamış bir eseri uzun uzadıya anlatmanın bir anlamı yok ama son sayfaya kadar son kelimeye kadar umudun hep devam ettiğini görüyoruz. Bu kadar şanssızlığın yanında umut çiçeklerinin halen yeşermesi çok çok ilgimi çeken bir şey.
Ekonomik buhrandan dolayı birçok aile topraklarından edilip aç bırakılıyor. Tarım alanları bankalar tarafından ele geçirilip oradaki insanlar sefalete mahkûm ediliyor.
Aileler daha iyi bir yaşam umuduyla şehirlere, yeni yerleşim yerlerine yönelip göç ediyorlar. Bu sırada açlıktan ve hava şartlarından dolayı bazı yakınlarını kaybediyorlar.
Hedefe varınca hayal kırıklığına uğruyorlar. İşler hiç de iş ilanı afişlerindeki gibi olmuyor. İnsanlar insan muamelesi görmüyor. Ağzını açan hayatını kaybediyor. Herkes hayatta kalma, karnını doyurma mücadelesi içerisinde. Sessiz bir kaos yaşanıyor.
Vicdansızlık vicdanlı insanları bezdiriyor…
İşte böyle bir dönemde, yazar; Kaliforniya’ya göç eden Joad ailesi ile yaşatıyor olayları. Konuşma ve yaşayış tarzını anlatma biçimiyle kitabı daha da gerçekçi kılmayı başarmış yazar.
Kitabın sonunu ise pek beğenmedim. Yarım kalmış gibiydi. Onca mücadele ve hayatta kalma çabaları daha iyi bir sonla süslendirilebilirdi. Kırılan 8 puan ise kitabın sonundaki saçma olaydan dolayıdır..
Keyifli okumalar..
John Steinbeck;neysen O'sun ve değişmez kaderinin tutsağısın demiş ve bunu etkili bir şekilde anlatmış. Lenny ve George hayatlarını degiştirmek isteselerde değiştiremezler. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Hırs, bencillik, ego bunlar insanı kötü yapar. Peki ya çaresizlik... Çaresizlik insanı kötü şeyler yapmaya zorlar mı, sorusunun cevabı bu kitapta. Olaylar çok kısa bir zamanda olup bitiyor. Akıldan yoksun kontrolsüz gücün nelere sebep olacağını görüyoruz. Bazen gerçekten sadece iyi olmak yetmiyormuş. Sen elinden geleni yapsan da olacakların önüne geçilemiyor. 1929 Amerika' daki buhran döneminde beden işçisi olarak çalışan insanların yaşadığı sıkıntılar da ele alınmış. Ve insanların şu an hayatımızda olan çok basit şeylere duyduğu özlem de... Okuyacak olanlara tavsiye ederimm şimdiden keyifli okumalar.
Joad ailesi ile birlikte zorlu bir yolculuğa hazır mısın ?
Kitap bitti ama bende bittim. Buraya yazmak istediğim o kadar çok şey var ki, nereden başlasam bilmiyorum. Ne yazarsam yazayım asla yeterli gelmeyecek gibi.
Yokluk, sefalet, açlık…
Hapisten çıkıp binbir hayalle yuvanıza döndüğünüzü düşünün…Ve geri döndüğünüzde hiçbir şeyin bıraktığınız gibi olmadığını…Yerinizi yurdunuzu bırakıp bilinmez bir yolculuğa çıktığınızı düşünün. Ve bu öyle bir yolculuk ki, her bir durakta birini kaybettiğinizi, yokluğun, sefaletin en ağır halini tattığınızı düşünün.
Öyle bir yazar ve öyle bir kitap ki… Kendinizi Joad ailesi ile birlikte o kamyonun içinde, onlarla beraber yolculuk yaparken, onlarla birlikte aç kalırken ve onlarla birlikte tarlalarda yok pahasına çalışıp yorgunluktan bitkin bir şekilde eve dönerken buluyorsunuz.
Kitabı bitirdikten sonra oturup dinlenme ihtiyacı duyuyorsunuz. Çünkü kitabı okumuyor resmen yaşıyorsunuz.
Kitapta beni en çok etkileyen Anne karakteri oldu. En kötü anda bile hep umudunu diri tutmaya çalışan bir kadın. Ve her şeye rağmen en büyük çabası ailesinin bir arada tutmaya çalışması.
Keşke daha önce okusaydım diyeceğiniz bir kitap.