Atatürk ve milli mücadele ilk zamanları
İstanbul tarafından görevinden alınmış ve istenmeyen adam ilan edilmiş bir devlet memuru olmak, hiçbir geliri olmaksızın "sine-i millet"e sığınmak demekti. Ayrıca Amasya Tamimi'ne beklediği tepkiyi alamamış ve rotasını Erzurum'a çevirmek zorunda kalmıştı. Geleceği belirsizdi. Bu yüzden, Erzurum'daki havayı anlayıp oradaki
Bir başka deyimle CHP tüzüğü, devletin en üst egemenlik organı olan TBMM seçimlerini “yönetmek” ve Meclis üyelerini belirlemek hakkını, geri alınmaz ve değişmez bir şekilde, Mustafa Kemal’e (ve onun istediği gibi seçip azledebildiği iki kişiye) bırakmaktadır.   Tarihte hiçbir Osmanlı padişahının mebusan meclisi üyelerini belirlemek yetkisine sahip olmadığı hatırlanmalıdır. Ayan meclisinde (senatoda) ise padişahın atama yetkisi var, fakat azil yetkisi yoktur. İşin veraset yönü bir yana bırakılırsa, Osmanlı saltanatı ile Tek Parti cumhurbaşkanlığı arasında hangisinin “monarşi” tanımına daha fazla girdiği, tartışılmaya değer bir konudur.
Reklam
“Sultan Vahideddin”, “Vahdettin”, “Sultan Mehmed Han Sâdis”, “Vahid” olarak da bilinir. Abdülmecid ile Çerkes asıllı cariye Gülüstû Kadınefendi'nin oğlu, Osmanlı padişahlarının sonuncusudur. Saltanatın kaldırılması ve vatana ihanetle suçlanması üzerine İstanbul'dan kaçmış, San Remo'da ölmüş, Şam'da gömülmüştür. Mezarı
Sayfa 558 - 36- Sultan VI. Mehmet VahideddinKitabı okudu
Dipçe: 23 Nisan'da TBMM değil, BMM açılmıştır. O zaman Türkiye yoktur, açılan meclis Son Osmanlı Meclisi Mebusan'ıdır. Bir yıl sonra TBMM olmuştur. Son Osmanlı meclisinin açılışını dahası mecliste ki ikinci grup (muhalif) olanların pek çok üyesi susturulan meclisin açılışını kutlamak tarihi bir çarpıklıktır.
“Bu madde, "Ebedi Şef" ve "Ebedi Genel Başkan" şekillerinde, partinin kapatıldığı 1982 yılına kadar korunacaktır. Tek Parti devletinde parti umumi reisliği, önemsiz bir makam değildir. Gerek 1927 tüzüğü 20-23 maddeler, gerekse 1931 tüzüğü 18.-20. maddeler uyarınca, "Fırka namına söz söylemek salahiyetini ancak umumi reis haizdir." Umumi reis ile onun re'sen seçtiği ve azlettiği bir başkan yardımcısı ve bir genel sekreterden oluşan üç kişilik Parti Başkanlık Divanı, "Büyük Millet Meclisi intihabını [seçimini] idare ve Firkanın mebus namzetlerini tespit eder." Milletvekili adayları, "umumi reis tarafından ilan olunur" Bir başka deyimle CHP tüzüğü, devletin en üstegemenlik organ olan TBMM seçimlerini "yönetmek" ve Meclis üyelerini belirlemek hakkını, geri alınmaz ve değişmez bir sekilde, Mustafa Kemal'e ve onun istediği gibi secip azledebildiği iki kişiye bırakmaktadır. Tarihte hicbir Osmanlı padişahının mebusan meclisi üyelerini belirlemek yetkisine sahip olmadığı hatırlanmalıdır Ayan Meclisinde (senatoda) ise padisahın atama yetkisi var, fakat azil yetkisi yoktur. İşin veraset yönü bir yana bırakılırsa, Osmanlı saltanatı ile Tek Parti cumhurbaşkanlığı arasında hangisinin "monarsi" tanımına daha fazla girdiği, tartısılmaya değer bir konudur.”
Sayfa 105 - Liberus YayınlarıKitabı okudu
Milli Mücadele Dönemi
‼️ SİVAS KONGRESİ ▪️M.Kemal toplamıştır. ▪️38 delege katılmıştır ; Ankara valisi Muhittin Paşa 'nın kongreye gidecek delegeleri engellemesi - Fransızların Sivas 'ı işgal söylentisi - Kongreye bazı delegelerin katılmak istemeyişi ▪️Kongrede Tartışılan Konular ; 1. Başkanlık ( M.Kemal ve Rauf Orbay arasında çıktı ,M .Kemal kazandı) 2.
Reklam
Tek Parti devletinde parti umumi reisliği, önemsiz bir makam değildir. Gerek 1927 tüzüğü 20-23. maddeler, gerekse 1931 tüzüğü 18-20, maddeler uyarınca, "Firka namına söz söylemek salahiyetini ancak umumi reis haizdir." Umumi reis ile onun re'sen seçtiği ve azlettiği bir başkan yardımcısı ve bir genel sekreterden oluşan üç kişilik Parti Başkanlık Divanı, "Büyük Millet Meclisi intihabını Íseçimini] idare ve Fırkanın mebus namzetlerini tespit eder." Milletvekili adayları, "umumi reis tarafından ilan olunur." Bir başka deyimle CHP tüzüğü, devletin en üst egemenlik organı olan TBMM seçimlerini "yönetmek" ve Meclis üyelerini belirlemek hakkını, geri alınmaz ve değişmez bir şekilde, Mustafa Kemal'e ve onun istediği gibi seçip azledebildiği iki kişiye bırakmaktadır. Tarihte hiçbir Osmanlı padişahının mebusan meclisi üyelerini belirlemek yetkisine sahip olmadığı hatırlanmalıdır. Ayan Meclisinde (senatoda) ise padişahın atama yetkisi var, fakat azil yetkisi yoktur. İşin veraset yönü bir yana bırakılırsa, Osmanlı saltanatı Tek Parti cumhurbaşkanlığı arasında hangisinin “monarşi" tanımına daha fazla girdiği, tartışılmaya değer bir konudur.
Sayfa 105 - Liberus YayıneviKitabı okuyor
Misak-ı Milli Gerçeği
Misak-ı Milli (Ulusal Ant), Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarına dayanır. İlk Misak-ı Milli taslağını 19 Ocak 1920'de Ankara'da bizzat Atatürk kaleme aldı. İsmet Paşa bu taslak metin üzerinde çalıştı. Mebusan Meclisi, 28 Ocak 1920 tarihli özel ve gizli oturumda Erzurum Milletvekili Celalettin Arif ve 121 milletvekilinin imzaladığı bu metni "Misak-ı Milli" adıyla kabul etti. 6 maddelik ve toplam 1.5 sayfalık Misak-ı Milli'ye göre Müslüman Araplar kendi geleceklerine kendileri karar verecekti. Kars, Ardahan, Batum ve Batı Trakya için halk oylaması yapılacaktı. İstanbul'un ve Marmara Denizi'nin güvenliği sağlanmak kaydıyla Boğazların dünya ticaretine açılmasına, bizimle birlikte öteki tüm devletlerin oy birliğiyle karar verilecekti. Azınlık hakları, komşu ülkelerdeki Müslümanların da aynı haklardan yararlanması koşuluyla güvence altına alınacaktı. Kapitülasyonların kaldırılmasına karşılık Osmanlı borçları ödenecekti. Görüldüğü gibi Misak-ı Milli'de sınırlar kesin olarak çizilmemişti. Atatürk, Lozan Antlaşması'nın Misak-ı Milli'ye aykırı olduğunu söyleyenlere mecliste şöyle demişti: "Efendiler, toprak konusu ve sınır konusu, Misak-ı Milli'nin bilindiği gibi birinci maddesinde yer almaktadır. Ancak Misak-ı Milli şu çizgi, bu çizgi diye hiçbir zaman sınır çizmemiştir. O sınırı çizen şey, milletin menfaati ve yüksek kurulumuzun yerinde ve doğru kararıdır. Yoksa haritası mevcut bir sınır yoktur." (TBMM ZC. C.4, s. 173,174)
100.Yıl'da 23 Nisan ve Tam Bağımsızlık
Sömürü, İşgal Varsa; Ya İstiklal, Ya Ölüm diyenler  de  hep var olacaktır. Antiemperyalist Kurtuluş Savaş’ımızın önderi Mustafa Kemal, TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada : “Amacımız vatanı kurtarmak ve halkın iradesini egemen kılmaktır” demiştir. Manda ve himayeye karşı gelen Mustafa Kemal, Samsun’da yaktığı bağımsızlık meşalesinin ardından,
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.