Türk-Çin ilişkilerini öğrenmede Çin kaynaklarına çok şey borçluyuz. Eğer Çinliler kendi tarihlerini yazarken Türklerin tarihini de yazmamış olsalar erken dönem Türk tarihi hakkındaki bilgilerimiz çok az kalırdı.
Cengiz Han'ın ölümünden sonra küçük oğlu Tuluy yeni kağanın seçimine kadar saltanat naipliği yaptı (1227-1229). 1229 İlkbaharında Kerulen Irmağı kenarında toplanan kurultayda Cengiz Han'ın vasiyeti doğrultusunda üçüncü oğlu Ögedey büyük han seçildi. Ogedey daha sonra merkezini Karakurum'a (günümüzde Harhorin) nakledince
BİLİM ADAMI ATSIZ: Bilim adamı olarak Atsız tarihçi, dilci, edebiyatçı ve bibliyograftır. Bu bakımdan onun bu dört alandaki çalışmalarını ayrı ayrı ele alıp değerlendirmek gerekir.
TARİHİN İÇİNDE YAŞAYAN TARİHÇİ
Lisans öğrenimi Türk Dili ve Edebiyatı olmakla birlikte bilim adamı olarak Atsız her şeyden önce tarihçidir; ilmî çalışmalarının
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman"
Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
Atsız, Türk Edebiyatı Tarihi'nde de dille ilgili bilgilere yer vermiştir. "Kunlar Çağında Türk Edebiyatı” bölümündeki şu sözler Türkçenin teşekkülüyle ilgilidir: "Türkçenin Kunlar çağında teşekkül ettiğini kabul etmekte yanlış yoktur. Bir dilin temelli olarak kurulabilmesi için uzun bir siyasî birlik şarttır. Bu şart bizim
Atsız Türk Edebiyatı Tarihi'nin "Gök Türkler Çağında Türk Edebiyatı” bölümünde de Köktürk yazısı hakkında ayrıntılı bilgi vermiş ve dönemin dil özelliklerini de 14 madde hâlinde özetlemiştir. Eserin "Karahanlılar Çağında Türk Edebiyatı" bölümünde bulunan "Onuncu asırda Türk lehceleri" kısmı, 1940'ların başı için önemli dikkatleri barındırır: "Gök Türkler ve Dokuz Oğuzların hâkimiyeti çağında, Türk boylarının lehçeleri arasındaki ayrılığın pek az olduğu muhakkaktır. Çünkü mütemadiyen hareket halinde bulunan Türkler birbirleriyle daima karışıyor, yer değiştiriyorlar, sıkı teması hiç kaybetmeyerek birbirlerine dil bakımından tesir ediyorlardı. Bundan başka aynı siyasî hâkimiyet altında bulunmak da hiç şüphesiz lehçelerin ayrılmamasına çok yardım ediyordu” "Fakat 840 tan sonra 'devlet dışında' yaşayan Türklerin çoğalması ve Türklerin uzun müddet bir durgunluk geçirerek birbirleriyle olan girişmelerinin azalması lehçeler arasındaki ayrılığı çoğalttı. Daha önceki asırlarda bu ayrılıklara 'lehçe' bile denmeyip 'ağız' demek doğru olduğu halde, onuncu asırdan başlayarak bu ayrılıklar 'lehce' halini aldı." (Atsız 1943: 54).
Baldassare 1665 te yıllardır bulunduğu Lübnan dan yolculuğa çıkar, çıkış sebebi de incile göre 1666 canavar ın yılıdır yani hayatın sonu mahşer vaktidir.
Dünyayı kurtaracak tek şey olan yüzüncü ad kitabının peşine düşer Baldassare.
Böylece Önce İstanbul sonra İzmir, Sakız adası
Ve bolca deniz yolculuğu yapar. Her yolculuğunda ayrı bir gizem vardır. Şimdi bu işin içinden nasıl çıkacak diye soluğunuzu tutarak okuyorsunuz
Her bir talihsiz olaydan kıl payı kurtuluşlar en zevkli olanlar!
Bu kitapta tarihe de tanıklık var;
Veba dan, Sebetay Sevi nin başkaldırısından, Büyük Londra yangınından da bahsediliyor
İstanbul da geçen şu kuşma Türklerin tarihi eserlere bu güzel eski yontulara gerekli değeri vermediğini
Çoğu Türklerin bu eserlere küçümseyerek baktığını
Dindarlık bahanesiyle yüzlerini parçalayabileceklerini söylediği konuşma üzdü beni
Günümüzde de 1660 lı yılların kaderini yaşayan güzel eserlerimiz var
Kısaca güzel bir Amin Maalouf tanışması oldu bana
Su gibi bir dili var
Yüzüncü AdAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20186,8bin okunma
“Herkes böyle yarım yamalak İngilizce öğrense emin olun Türkçe hayli geriler, çünkü abuk subuk Türkçe konuşmaya başlar ve karıştırırlar; iyi öğrenenler ise Türkçeye İngilizce karıştırmazlar.”