1900 yılının başlarında Ziya Gökalp'in yönlendirdiği İttihat ve Terakki yeni "Oǧuzistan" tezini uygulamaya koymak için Baha Said'i görevlendirdi ve Alevilerle ilgili istihbarat yaptırdı.
Bu tezin savunucularına göre Anadolu'ya gelen Türkler Orta Asya'dan, Ötüken Ormanlarından yola çıkmışlardı. Yürüye yürüye ulaştıkları İran-Afganistan
"Matüridilik. İslam harsının Türk muakalesinden süzülmüş ve İslam esaslarının Türkler tarafından işlenmiş din fikriyatına müstenit resmi mezheptir."
Yusuf Ziya Yörükan
Dikkat çekici olan nokta, bir boyun birtakım oymaklara ve ocaklara ayrılsa bile aynı damgayı muhafaza ettiğine dair Kaşgarî’nin verdiği malûmattır. İhtimal ki bu, maşerî mülkiyet devrinin bir hatırasıdır.
Reşit Galip , Türklerin en eski din anlayışlarının "ileri bir telâkki" olduğunu belirttikten sonra, İslâm'ın ana prensiplerini n Türk'ün Millî Dinine uygun olduğunu söyleyip, her iki dinî anlayış arasında bazı karşılaştırmalar yapar ve ardından Hz. Muhammed'in Türk aslından olduğunu isbatlamaya koyulur . Tezin en mühim noktalarından
Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri adlı kitap, Atatürk’ün isteği üzerine kaleme alınmış ve 1.1.1932 tarihinde tamamlanarak kendisine Dolmabahçe Sarayı’nda bizzat yazarı tarafından takdim edilmiştir.
… Türklerde ise kadın, büyük bir ihtiram (saygı) mevkiine maliktir. Avlara, ziyafetlere, kurultaylara, iktisadî işlere iştirak eder. Hakanın emirlerinin [itaat edilebilir olması] için kadının da imzası lâzımdır. Resmî divanlarda kadın da hakanın yanında ahz-ı mevki eder.*
*İbn-Batuta Seyahatnamesi’nde (s. 386), eski Türklerde kadının mevkiine dair dikkat çekici misaller vardır. İbn-i Fadlan’ın İtil ve Bulgar seyahatinde, Bulgar beyinin yanında karısının bulunduğunu, misafirlere kadının yemek ikram ettiğin ve kadınlara hürmetin Türklere has olduğunu kaydetmektedir. Seyahatname’nin buna dair fıkraları Mu’cemü’l-Büldân, (Cilt 2, s. 273) dadır.
Hiçbir hakikat istihfaf edilemez. Mazî, mücerret bir ilim zihniyeti ile tetkik edilirse, her hakikatin bir ihtiyaca tekabül ettiği görülür. Bundan ötürü Şamanlık ve kamlar, birer hakikatin ifâdesidirler.