Allah, Resulü Muhammed'e (sas) bunu öğretmek istiyordu ve âdeta diyordu ki:
"Ey resûl'üm!
Atan İbrahim gibi ol! Batanlara, kaybolup gidenlere değil, sürekli var olan Bana sırtını daya. Sen Bana dayan, Bana güven, yani tevekkül et ve elinden geleni yap, gerisini ise Bana bırak. Ben Senin davetine kulak verecek belki cin taifesini, belki Ninovalı Addas 'ı, belki hiç hesabında olmayan Yesrib halkını göndereceğim. 'Beni kim himaye edecek' diye endişelendiğinde de hiç ummadığın ve beklemediğin biri olan müşrik Mut'im b. Adî'yi sana göndereceğim.
O halde ey Resûl'üm! Allah'a dayan, 'Allah!' de yürü, o zaman göreceksin dağlar nasıl önünde ova olacak. 'Allah!' de yürü, o zaman göreceksin nice kara yüzlü adamlar imanı bulacak. 'Allah!' de yürü, o zaman göreceksin bugün bir tek şehirden duymadığın kelime-i tevhidi nasıl âlemin tamamında duyacaksın." Allah (cc) , âlemlere rahmet olarak gönderdiği elçisini böyle terbiye ediyordu.