Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsa,
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
Mehmet Akif ERSOY
#20Nisan1920
youtube.com/watch?v=SIsF5pO... :))
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Resulallah
Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ Resulallah
Ezel bezminde bir dinmez figândım yâ Resulallah
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah
Yanar kalbe devâsın sen bulunmaz bir şifâsın sen
Muazzam bir sehâsın sen dilersen rûnümâsın sen
Nazlı Eray kitapları ile üniversite zamanlarında tanıştım. Ankara'yı bolca anlatan bir yazarla Ankara'da tanışmak benim için müthiş bir keyif ve şans oldu. Onun kitapları ile onun anlattığı sokaklarda gezdim bazen.
Fantastik edebiyat denilince benim aklıma Türk Edebiyatında gelen tek isimdir Nazlı Eray. Onun zihninin kıvrımlarına hayranım.
Bu kitabında da düşsel bir yolculuk bekliyor bizi Ankara'dan Uzak Doğuya uzanan. Bazen Werner Herzog'un kamerasıyla bir yanardağa uzanan bazen canlanan Buda heykelleri ile içli dışlı olan.
Nazlı Eray iyi ki var!