Sevgili Osho, Ruhsal arayışçı olmak ne demektir? Diye bir soru sorulmuş ;..... Başlıca iki şey demektir. İlk olarak, hayat dıştan göründüğü şekliyle tatmin edici değildir, hayat dıştan göründüğü şekliyle anlamsızdır. Kişi bu gerçeğin, bütün hayatın anlamsız bir şey olduğunun farkına vardığında arayış başlar. Bu olumsuz bölümdür. Ancak bu olumsuz bölüm olmadan olumlu bölüm takip edemez. Ruhsal arayış, ilk başta hayatın olduğu şekliyle anlamsız olduğu, bütün sürecin, "Tozlar tozlara" şeklinde ölümle sonuçlandığı olumsuz bir duygu demektir. İnsanın elinde sonuçta hiçbir şey kalmaz. O kadar çok ıstırapla, öyle bir cehennemde hayatım geçiriyorsun ve sonuçta elde edilen hiçbir şey yok. Bu ruhsal arayışın olumsuz bölümüdür ve bütün hayat sana bu yönde yardım eder. Bu bölüm—bu olumsuzluk, bu hüsran, bu acı—dünyanın yapacağı bölümdür. Hayatın var olduğu şekliyle anlamsızlığı gerçeğinin farkına vardığında, arayışın başlar çünkü anlamsız bir hayat huzurlu olamaz.
Hüsran üzerine
"Cinselliği yaşayabilmek için çocukluğu geride bırakmanız gerekir ve tabii bu geride bırakmanız gereken tek şey de olmayabilir. Arayış, buna değip değmeyeceğinin keşfedilme sürecidir de denilebilir ("yaşamınızı bulmak için önce onu kaybetmelisiniz" anlayışının bir türevidir bu)."
Reklam
Herkes bir arayış içerisinde,herkes gerçek mutluluğu,kalıcı huzuru arıyor,belkide hepsinin ve her şeyin ardındaki mutlak hakikati. Nerede arıyor? Kırlara,pikniklere gidiyor,dağlara taşlara vuruyor kendini,öte gidiyor,beri geliyor. Uzak doğuya gidiyor,bir takım felsefelere,tuhaf tuhaf mefkurelere sığınıyor. Yani herkes arıyor. Fakat kimse neyi aradığını bilmediği için aradığını bulsada bulduğunu anlamıyor. Çoğu insan böyle ölüp gidiyor. Aradığını bulamadan,kendi anlamını,varlığın hakikatini bulamadan ölüp gitmek kadar acı bir şey,büyük bir hüsran ve hüzün yok.
Sayfa 138Kitabı okudu
Ve ne yazık ki hüsrana uğramaya devam edecekler
...bütün insanlık arayış hâlinde...Dünyaya huzur ve esenlik getirecek düzeni arıyorlar. Huzurun ve esenliğin kaynağı olan Es-Selâm dışında her kapıyı çaldılar...Her yeniyi denediler. Sonuç, koca bir hüsran...
Sınır aşıldığı için tersine dönüşmüş istek. Bu kez, yeni bir aşırılıkla dışta model aranmış. Siyaset ve devlet adamları, model arama ve bulma işini fikir ve bilim adamlarına bırakmamışlar. Onları böyle bir arayış içinde görmediklerinden kendileri aramış ve aşırı pratiklikle büyük bir yanlışlığa, Batıdan iktibas yanlışlığına düşmüşler. Oysa bilim ve düşünce adamlarını bu yönde uyarmalı, örgütlemeli ve işi onlara bırakmalıydılar. Fakat, ne yazık ki, bu yola gitmemişler, alelacele formüllerle, reformlar yapmaya girişmişler. Netice, büyük bir hüsran oldu. Büyük İslâm Devleti yıkıldı. İslâm ülkesi paramparça oldu. Esarete düştü bir çok ülkemiz. Ekonomik yıkılış ve sefalet, müslüman dünyasını çökertti. İkinci Dünya Savaşıyla bir fırsatı yakalayan bazı islâm ülkeleri siyasî bağımsızlıklarını şekil olarak elde ettiler. Ama ekonomik ve kültürel bağımsızlık elde edilemedi. Çünkü; bunu elde edebilmek için gerekli modeli geliştiremediler.
Sayfa 111Kitabı okudu
Herkes bir arayış içerisinde, herkes gerçek mutluluğu, kalıcı huzuru arıyor belki de hepsinin ve her şeyin ardındaki mutlak hakikati. Nerede arıyor? Fakat kimse neyi aradığını bilmediği için aradığını bulsa da bulduğunu anlayamıyor. Çoğu insan böyle ölüp gidiyor. Aradığını bulamadan, kendi anlamını, varlığın hakikatini bulamadan ölüp gitmek ne kadar acı bir şey, büyük bir hüsran ve hüzün yok. İşte bundan sebep Allah'ın indirdiği kitapların asıl amacı, Allah'ın gönderdiği peygamberlerin asıl görevi insana kendisini, varoluşunun anlam ve amacını Rabbini ve varlığın hakikatini fark ettirmek.
Reklam
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.