Kim Isıtır, Kim Sever Beni Daha?
Sıcak Eller Uzatın Bana!
Yürek Mangalları Uzatın Bana!
Vurulup Düşürülmüş Çırpına Çırpına,
Can Çekişenler Gibi, Ayakları Ovuşturulan,
Sarsılmışım, Ah! Bilinmeyen Ateşlerle Yana Yana,
Sen Peşimdesin, Ey Düşünce!
Adlandırılamaz! Açıklanamaz! İğrenç!
Sen, Ey Bulutların Ardındaki Avcı!
Yerle Bir Olmuşum Senin Şimşeklerinle,
Sen Alaycı Göz, Dikmişin Gözünü Bana Karanlıklardan!
Yatıyorum Öyle,
Kıvrılarak, Çırpınarak, Işkencesiyle
Bütün Sonsuz Ezaların,
Vurdun Beni…
Kim Isıtır, Kim Sever Beni Daha?
Sıcak Eller Uzatın Bana!
Yürek Mangalları Uzatın Bana!
Vurulup Düşürülmüş Çırpına Çırpına,
Can Çekişenler Gibi, Ayakları Ovuşturulan,
Sarsılmışım, Ah! Bilinmeyen Ateşlerle Yana Yana,
Sen Peşimdesin, Ey Düşünce!
Adlandırılamaz! Açıklanamaz! İğrenç!
Sen, Ey Bulutların Ardındaki Avcı!
Yerle Bir Olmuşum Senin
Yok oldu!
Kendisi de kaçıp gitti,
benim tek yoldaşım,
büyük düşmanım,
benim bilinmeyenim,
benim Cellat-Tanrım!..
Hayır!
geri gel!
Bütün işkencelerin i l e !
Bütün gözyaşlarım
Sana akmakta
ve yüreğimdeki son alev
sana doğru yanmakta.
Ah, evet, geri gel,
benim bilinmeyen Tanrım! benim a c ı m !
benim son mutluluğum!..
Sayfa 36 - TÜRKİYE İŞ BANKASI Kültür Yayınları - 6.Basım - Çeviren: Ahmet Cemal
Niye bu işkence
körelmiş oklarla?
Neye göz koydun böyle,
usanmadın mı bu insan işkencesinden,
acı vermekten haz duyan Tanrı şimşeği gözlerle?
Öldürmek değil istediğin,
yalnızca eziyet, eziyet etmek mi?
Bana - niye eziyet ediyorsun,
Ariadne'nin Yakınması
Kim ısıtacak, kim sevecek beni bundan böyle?
Sımsıcak eller uzatın bana! uzatın yüreklerin kor dolu mangallarını!
Uzanıp yatmışım, ürpermekteyim,
ayakları ısıtılan yarı ölüler gibi,
ah, evet, sarsılıyorum! bilinmeyen nöbetlerin ateşleriyle, ve buzdan kılıçların sivri uçları önünde,
acımasızca peşimdesin, ey düşünce!
Sen, adı konamayan! Sen, gizli! Sen, korkunç!
Sen, bulutların arkasındaki avcı!
Şimşek bakışlar yağdırmaktasın, sen ey bana karanlıklardan kötücül bir alayla bakan göz!
Böylece yatmaktayım işte,
kıvranıyorum, eğilip bükülüyorum, acılarıyla
bütün o sonsuz işkencelerin,
vurulmuşum
senin elinden, sen, avcıların en acımasızı, sen, bilinmeyen - Tanrı...
Yok oldu!
Kendisi de kaçıp gitti,
benim tek yoldaşım,
büyük düşmanım,
benim bilinmeyenim,
benim Cellat–Tanrım!..
Hayır!
geri gel!
Bütün işkencelerin ile!
Bütün gözyaşlarım
Sana akmakta
ve yüreğimdeki son alev
sana doğru yanmakta.
Ah, evet, geri gel,
benim bilinmeyen Tanrım! benim acım!
benim son mutluluğum!..
Usul usul sokuluyorsun
böylesi gece yarısında? ...
Ne istiyorsun?
Konuş!
Üstüme geliyorsun, sıkıştırıyorsun beni,
Ha! Çok yaklaştın yanıma!
Soluğumu duyuyorsun,
yüreğimi dinliyorsun,
Ariadne'nin Yakınması
Kim ısıtır, kim sever beni daha?
Sıcak eller uzatın bana!
Yürek mangalları uzatın bana!
Vurulup düşürülmüş çırpına çırpına,
can çekişenler gibi, ayaklarıovuşturulan,
sarsılmışım, ah! Bilinmeyen ateşlerle yana yana,
sen peşimdesin, ey Düşünce!
Adlandırılamaz! Açıklanamaz! İğrenç!
Sen, ey bulutların ardındaki
Eğilir, kıvrılır, kıvranırım
Bitmez tükenmez acılar içinde
Sen vurdun beni Taş yürekli avcı.
Sen, bilinmeyen Tanrı...
Bu dizelerle dile geliyor insanın acıları; yüzyıllar boyunca Tanrı’dan, Tanrı adına konuşanlardan çektiği.
Dionysos; başkalaşımların tanrısı, çoklunun "tekliği", çokluğu olumlayan
ve çoklukta olumlanan tek. "Kim?" Hep o. İşte bu yüzden o ayartıcı
tavrıyla susuyor Dionysos: Gizlenme zamanı, başka bir biçim alma ve
kuvvetleri değiştirme zamanı. Nietzsche'nin edebiyatındaki o hayranlık
uyandırıcı Ariadne'nin Yakınması şiiri, bir soru sorma tarzıyla bütün
soruların altında yatan ilahi kişilik arasındaki -çoklu soruyla dionysosçu
ve trajik olumlama arasındaki- bu temel bağıntıyı dile getiriyor.
Kim ısıtacak,
kim sevecek beni bundan böyle?
Sımsıcak eller uzatın bana!
uzatın yüreklerin kor dolu mangallarını!
uzanıp yatmışım, ürpermekteyim,
ayakları ısıtılan yarı ölüler gibi,
ah,