Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aşık Davut Sulari...
Gezgin ozan geleneğinin güçlü temsilcisi Sulari'nin sazın sevilmesi, yaygınlaşması ve yeni bir çalış tavrına bürünmesinde önemli katkıları olmuştur. Özellikle biçimlenmesinde büyük katkı sağladığı Anadolu Alevî-Bektaş-î müzik geleneği içerisinde, saz çalmada yarattığı güçlü etki ile özgün bir yeri bulunan Sulari'nin mızrabı, çalış tavrı, birbirinden değerli eserleri yanında kendine özgü sesi ve hançeresi de Cumhuriyet döneminde özellikle ses alanındaki virtüözitenin ilk örneği sayılabilir. Ertaş, daha sonra tanıdıği Sulari'nin sazı, sesi ve hançeresini de sevip etkilenerek müziğine ondan da esintiler ekleyecek, ancak bir kaç örnek dışında eserlerini okumaya yönelmeyecektir.
Sayfa 179 - Birinci Cilt - T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü Anma ve Armağan Kitapları Dizisi 53 - İzmir Aralık 2019Kitabı okudu
Son olarak, "Şahturna" adı nereden geliyor? Benim önceki adım Meryem'di. Ebemin seferberlikteki kocası ölmüştü, "Sende şanssızlık olmasın," dedi, adımı Münire'ye çevirdi. 1964 yılıydı. Hacı Bektaş'ın ilk açılışını yapıyorduk. Âşık Veysel, Davut Sulari, Aşık Daimi oradaydı. Beni seven bir dede verdi bu adı. O gün bugün Şahturna'yım.
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
Davut Sulari döneminin diğer ozanları kadar siyasi konulara girmedi. Vefatından kısa bir süre önce kendisiyle yapılan bir söyleşide siyaset le ilgili şunları söylüyordu: "Aşık edebi varlığını muhafaza etmelidir. Türkiye'de Veysel'den sonra siyasi yön gütmeyen tek şairim. Bir şair milletin malıdır ama kapı uşağı değildir, halkı birbirine katmaya değil, birbirini sevgiye yönetmelidir," diyordu. Ancak nüktesi ve taşlaması hiç eksik olmadı Sulari'nin. Türkçe'yi ustalıkla kullansa da Arapça ve Farsça bilgisini eserlerinde hep gösterdi. Ayrıca sayıca çok az olsa da anadili Zazaca eserler seslendirdi, bunları plak olarak yayınladı.
20. yüzyıl ozanları arasında belki de en ilginç portrelerden birine sahip Aşık Davut Sulari'yi burada ne kadar anlatsak eksik kalır. Yüzyılın en güçlü ozanlarından biri olan Sulari yaşamı, üslubu, eserlerindeki renkliliği ve sayısız özelliğiyle başlı başına bir fenomen sayılabilir. Atı "Leyla"nın sırtında Anadolu'nun dört bir yanını ve çevre ülkeleri gezen Sulari, kadim ozanlık geleneğini 20. yüzyılda "eski" yöntemlerle sürdüren ilginç bir kişilikti. Sazı ve sözü hem kadim hem de çağın yenisiydi. Sulari âşıklık geleneği içinde başlı başına bir sentezdi.
Davut Sulari
Nice alem nice meclis nice zindanlar gördüm Nice tabiplere gittim derdim devasın sordum Sokrat Eflatunlar kaçtı orta yerlerde durdum Ne olur yarama merhem varsa getir sür de görem
Reklam
Ancak kendi çağımda sazımı ve sesimi benzetmek istediğim tek ozan rahmetli Âşık Davut Sulari dededir. Ben hep o insandan esin almışımdır. Gerek rahmetli Aşık Veysel gerekse Davut Sulari, Mahzunilik binasının iki büyük temel duvarıdır. Her ikisi de sağlığında büyük teveccüh göstererek, beni "devrin Pir Sultan'ı" gözlemiyle tanımlamışlardır.
Şâirin dediğidir...
Ben şâirim, şiiiri kadîm bir medeniyetin memelerinden gıdalanmak iddiasındadır. Arada bir önüme bir tabak ateş konulur. Ben de o tabağı bir sofranın ortasına koyar, kaşık çabalarını hazırlar, sonra o ateşten yemek isteyenleri beklerim. Gele gele, Pir Sultan Abdal, Gevherî, Âşık Ömer, Kul Himmet, Türâbî, Davut Sulârî gelir. O ateş nasıl yenir daha anlamadan elimde kaşıkla kendimi ortada bulurum. Kaşığımda ise ya bir Yol Havası, ya bir bozlak ya bir ağıt kalır.
Sayfa 52 - Hece Yayınları, 1. Baskı, 2019Kitabı okudu
Bizim kültürümüzde halka hizmet Hakk’a hizmettir ve halk âşıkları aynı zamanda Hak âşığıdırlar. Hak aşığı olanları Alevî-Sünni diye ayırmak saçma ve manasızdır. Yesevî, Hacı Bektaş, Mevlana, Yunus, Hacı Bayram... ve dahi Şah Hatayî... Bu isimlerin her biri için “hem Alevi hem Sünni” ya da “ne Alevi ne Sünni” diyebilirsiniz. Bu üstatların yolundan giden çağımızın gönül erleri Âşık Veysel, Sümmani, Âşık Şenlik, Dâimî, Davut Sulari, Şekip Şahadoğru, Neşet Ertaş... ve dahi Mahzuni de böyle değil mi?
Ben şâirim, şiiiri kadîm bir medeniyetin memelerinden gıdalanmak iddiasındadır. Arada bir önüme bir tabak ateş konulur. Ben de o tabağı bir sofranın ortasına koyar, kaşık çabalarını hazırlar, sonra o ateşten yemek isteyenleri beklerim. Gele gele, Pir Sultan Abdal, Gevherî, Âşık Ömer, Kul Himmet, Türâbî, Davut Sulârî gelir. O ateş nasıl yenir daha anlamadan elimde kaşıkla kendimi ortada bulurum. Kaşığımda ise ya bir Yol Havası, ya bir bozlak ya bir ağıt kalır."
Reklam
Aşık Davut sulari
...vatandaştan oy almaya gelecekmiş hilafetçi bir erkeğe dört tane avrat verecekmiş hilafetçi kilidi cennette kalmış anahtarı emre almış softanın birisi vermiş açacakmış hilafetçi...
Sayfa 24 - üç çiçek yayınevi ocak 1983 birinci basımındanKitabı okudu
2 ocak 1974, yeni ortam'da çıkan haberinden
...''tanınmış halk şairlerinden aşık davut sulari, doğa ve insansal güzelliklerden söz açan şiirleri bir yana bırakarak, ellisinden sonra toplumun dertlerine yönelen şiirler yazmaya başlamıştır. davut sulari son yayımladığı plağında ''türkiyem'' ve ''hilafetçi'' adlı parçalarıyla sosyal-politik içerikli bir halk sanatı yapmanın 1973 yılı türkiyesi için kaçınılmaz olduğu gerçeğini vurgulamıştır. aşık davut sulari, birçok genç saz şairine, eserlerine ezgiler bulmada yardımcı olmuş ve arada ses açısından aşık mahzuni şerif'i de etkilemiştir''....
Sayfa 21 - üç çiçek yayınevi ocak 1983 birinci basımındanKitabı okudu
İsmail Aydoğmuş - 27 Eylül 2007
Boşa geçirmedin sen bu çağları Ses Oldun, Söz Oldun Aşık Daimi Aştın engelleri, yüce dağları Ses oldun söz oldun Aşık Daimi Davut Sulari'den aldın dersini Babandan dededen gördüklerini Söyleyip türkünü deyişlerini Ses oldun, söz oldun Aşık Daimi Dost yoluna çıkıp karlı dağlara Bir seher vaktinde indin bağlara Tercan'ı sordun akrabalarna Ses oldun, söz oldun Aşık Daimi Mademki ben bir insanim dedin insan yüreğine, aklına girdin Kâinatin gerçek sırrına erdin Ses oldun, söz oldun Aşık Daimi Ağlamasın artık zülfü siyahın Erişti yüreklere sesin, ahın Ismail yolunda oldu çırağın Ses oldun, söz oldun Áşık Daimi
Sayfa 228Kitabı okudu