Gülseren Budayıcıoğlu'nu çok severim.
Tüm kitaplarını arka arkaya, en hızlı şekilde okuyarak bitirenlerden biri de ben oluyorum.
Ne yazık ki dizilerini izlemedim çünkü o denli duygu yüklü satırların bir de görsellikle güçlendirilmiş hali beni kaygılandırdı ve sağlık durumum da buna pek müsait değildi.
Yeni kitabının çıktığını görünce sevinçten delirmiş, aha demiştim, budur! Direkt aldım tabii, bekler miyim?
Okuması kolay, öyle çok uzun bir kitap değil zaten.
Peki nasıl buldum?
Bilmiyorum...
5 tane harikulade romanlaştırılmış, gerçekten kendine has kitaplar okuduktan sonra bu bana biraz deneme tadında, gelişi güzel geldi. O dolu dolu dili, akıp giden hikayeleri, açık yüreklilikle bahsettiği iç sesini okumayı öyle çok sevmiş ve benimsemişim ki...
Boşluğa düşmedim desem yalan olur.
Peki kitap kötü mü?
Asla.
Hayatın içinden kısa kısa notlar yazılmış gibi geliyor önümüze. Ancak o kadar alışmış ve sevmişim ki diğer 5 kitaptaki tarzı, aramadan edemedim.
Okunur mu, elbette.
Özellikle hayata ve kadına dair öyle güzel dokunuşlar var ki hayran kalmamak elde değil zaten.