Onun bu uğurda kendi öz evladını esir etme teşebbüsü, şüphesiz vatan ve millet sevgisi ile dolu asil bir ruhun tezahürüydü. O, bir milletin geleceğini tehlikeye atmaktansa evladını feda etmeyi yeğledi.
....
Ulu Önder Atatürk’ün Çocuk Sevgisini Ve Onlara Verdiği Önemi Gösteren 19 Unutulmaz Söz
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu eşsiz kahraman Mustafa Kemal Atatürk, zamanının çok ötesinde bir liderdi.
Zorlu savaşların ardından yeni bir ülke inşasına girişen bu büyük dâhi, yaşamın her alanında milletine örnek olmaya çalışıyor, fikirleri ve ortaya
Vatan Yahut Silistre, Türk edebiyatının Batılı anlamda yazılıp oynanan ilk tiyatro yapıtıdır. Yazarın ilk tiyatro piyesidir. Esern gerçek adı Vatan'dır. Eser yayınlandıktan sonra uygulanan yasaklar ve sansür nedeniyle Silistre adı ile oynanmış ve yayınlanmıştır Daha sonra da Vatan Yahut Silistre adı ile yaygınlaşmış ve bu isimie kabul görmüştür.
Silistre bögünkü Bulgaristan'da Tuna ırmağının kıyısında, bir kenttin 1388 yılında Türkler tarafından fethedilen Silistre, 1853-1856 Kinm Savaşı sırasında çok kalabalık bir Rus ordusu tarafından kuşatılmış. Musa Hulusi Paşa kumandanlığındaki Türk kuvvetleri kırk gün boyunca, kaleyi kahramanca savunurlar. Kitapta, asıl verilmek istenen 'vatan sevgisi'dir. Bunun yanında, Silistre Kajesi'ne yardıma koşan gönüllüler ve bunlardan Islam Bey ile Zekiyenin aşkı da anlatılmaktadır.
Falih Rıfkı Atay'ın kaleminden çıkan "Çankaya", Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarını mercek altına alan, büyüleyici bir eserdir. Atay, kalemini Türk edebiyatının zirvesine taşımış bir yazar olarak, bu kitapta sadece tarihi bir anlatı sunmaktan öteye geçerek, Türkiye'nin ruhunu ve toplumsal dokusunu derinlemesine
Hasta adam dediler
Açlığını bir süpürge sapındaki tohuma adayan barbarlar diye konuşmasını sürdürdüler.
Bizi yaşayan ölü bir devlet olarak ilan ettiler lakin yanıldılar.
Türkler zeki, çevik, çalışkan olmakla beraber, yardımsever, vicdanlı ve merhametlidir. Size ufak bir örnekle bunu açıklayayım o vakit.
“Çanakkale Savaşlarında Kanlısırt’ta
Selam arkadaşlar
Bugün severek,büyük bir hevesle okuduğum bir kitapla geldim.
Polisiyeyi sevdiğim kadar böyle askeriye kitaplarını tarih kitaplarına da aşığım..
Hoş böyle mutlulukla okuma sebebim yazarımızın Adanalı ve de bizat havacı oluşu,kitapta GATA'nın geçmesi ve anlatış tarzının içten-sanki bizzat yaşıyormuş hissi vermesinden kaynaklı
Sabahattin Ali'nin ölümünü merak ettim ve o yüzden nasıl öldürüldüğüne, öldüren kişinin ifadelerine vs. baktım. Olau hakkında çok şey yazılır ama kısa kesmek lazım
Bir ülkenin insanları onun değerleridir. Bu değerlerin en kıymetlileri ise aydınlarıdır. Ülkenin en kıymetlilerinden birini yani Sabahattin Ali'yi katleden yaratığa verilen ceza : 4 yılmış. Birde onuda tamamlamadan 2 yıl sonra afdan çıkıyor. Üstelik katil; bu kadar ülke edebiyatına katkı yapan bir insanı milli sevgisi, vatan hassasiyeti yüzünden sopayla vurduğunu söylüyor ifadesinde. Tezatlık kafayı yedirtir insana.
Adalet anlayışı diye bir kavram var dünyada, yalnız bazı topraklara uğramıyor ne yazık ki. Yani cezanın az olmasının temel sebebi sebebi siyasi, hukuki vs. değil burada. Asıl temel sebebi bendeki, sendeki, ondaki adalet anlayışının gelişmemiş olması. Bize olmuyorsa olan şey, az umursuyoruz hatta umursamıyoruz belki. Az umursarsan mevzu sen olduğunda başkalarıda az umursar hatta umursamaz belki. Unutmayın bunu...
Dipnot: İtirafında öldürdüğünü söylüyor ama olayın başka bir içyüzü olabilir, onun yapmış olma ihtimali üzerine yazdım
(Spoiler içerir!!!)
Asıl adı Mehmet olan, ancak mahlasıyla eserler veren Namık Kemal’in sergilenen ilk tiyatro eseri olarak kayda geçen bu kısa ve öz eserinde, vatan sevgisi ve iki insanın birbirine duyduğu aşk konu edilmiştir.
ZEKİYE: Seni gördüm. Sanki başka bir dünyaya geldim. O zaman hayatın ne demek olduğunu anladım. O zaman insan ne demek, anlamaya başladım. Önceden yaşamak nedir bilmezdim. Yine de yaşamayı herkesten daha fazla severdim. Şimdi hayatıının kıymetini iyice biliyorum. Yine de senin için ölmeyi, yaşamaya tercih ediyorum.
Zekiye, İslam Beye aşık genç bir kızdır. İslam Bey de Zekiye’ye aynı şekilde aşıktır ancak vatan sevgisi bu genç kıza duyduğu sevgiye ağır basar. Bu nedenle onu arkasında bırakarak gönüllülerle birlikte savaşmaya gider.
Fakat Zekiye İslam Beyin aşkıyla sınır tanımayarak ölümü de göze alıp erkek kılığına girer ve onun ardından savaşmaya gider. Tek istediği sevdiği adamın yanında olabilmek gerekirse onun yanında son nefesini vermektir. Burada yıllardır haber almadığı için öldüğüne kanaat getirdiği babasını da bulacaktır.
Kısa bir aşk hikayesinin yanı sıra güzel noktalara da değinildiği için okuması keyifli bir eser olduğunu söylebiliriz.
İSLAM BEY: Bu milletin daima önünde bir örnek görmeye, bir büyük adam bulmaya muhtaç olduğunu inkar edemezsiniz ya!
SITKI BEY: Muhtaçtır. Fakat kendini muhtaç sandığı için muhtaçtır.
....
1908 Devrimi: Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve adalet
23 Aralık 1876, Haliç Tersanesi’ndeki Bahriye Nezareti’nde İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya-Macaristan, Almanya, Rusya ve Osmanlı heyetleri toplantı hâlindedir. Konu, Osmanlı’nın Balkan toprakları ve büyük devletlerin bu topraklar üzerindeki çıkarlarıydı. Batılı devletler ile Rusya
Kızıl Goncalar ve Kızzıl Kurtlar
Aynı tip senaryo, birbirinin kopyası hikayeler seyretmekten gına gelmiş midir bilmiyorum ama vakti çok, işi yok seyirci kitlesi için dizi dizi diziler, birbirini izler ve hayat böyle geçip gider.Hemen her dizide birbirinden kopuk aileler vardır. Hemen her dizide ya annesi, ya da babası bilinmeyen, evlatlık edilmiş
Hakikati arayışın öyküsü.
Halepli Tabip Subay Faruk Hikmet ve Rachel Weizmann'ın yollarını kesiştiren hakikat aşkı...
Rachel'in mensubu olduğu Hristiyanlık dinine ait kendi iç dünyasında yaşadığı çelişkiler, cevapsız soruları, kalbini mutmain etmeyen eksik bilgileriyle, aradığı gerçekleri bulacağına inandığı Kudüs yolculuğunda karşılaştığı bir sahafla din, inanç, kulluk ve tekamül üzerine yaptıkları derin sohbetleri, yalnız kaldığı zamanalarda da bu bilgilerin tahliliyle dönüşen değişen kulluk bilinciyle, aradığı hakikati bulma serüveni...
Öte yanda Efendimiz(s.a.v)'in "Hubbül vatan minel iman" (Vatan sevgisi imandandır. ) hadis-i şerifi düsturunca, Kudüs'ü düşman işgalinden koruyan orduda tabiplik yapan Faruk Hikmet'in, hakiki Müslüman, hakiki kul ve hakiki insan olabilme yolundaki gayretleri ve dinin özünü kavrayabilme uğruna nefsiyle olan asıl savaşı...
Yazar, bol bol bilgi ve harika bir kurgu sunduğu bu eserde, meramını fazlasıyla dile getirmiş durumda. Herkese iyi okumalar.