Benim için işgal, senin dışındaki her şeydi. Senden geçiyorsa her şey aşktı. Dünya sensiz geliyordu üstüme. Hırçınlığım buydu; biraz korku, biraz keder, çokça ayrılık...
Aşkın getirdiği duygular, onları yaşadıkça bizi büyüler ve yoksunluklarında fantezilerimizi işgal eder. Aşkın coşkusu ve ızdırabı şiire, müziğe, edebiyata, pembe dizilere ve aşk romanlarına diğer her konudan daha fazla hâkimdir. Sosyal bilimlerdeki yaygın inanışın aksine aşk, Batılı aylak sınıfların meydana getirdiği yeni bir icat değildir. Tüm kültürlerden insanlar aşkı deneyimler ve aşk için özel ifadeler türetir. Bağlılığın temel bileşenleri, sevilen kişilere yönelik idealize edilmiş kimi düşünceler, derin bir empati ve ezici bir tutku ile birleşen aşkın böylesine yaygın olması, bizi onun insan deneyiminin kaçınılmaz bir parçası ve herkes açısından durumun benzer olduğuna ikna edebilir.
Sayfa 12 - Liberus Yayınları • Cinsel İlişkinin KökenleriKitabı okudu
"Sesini gökyüzünün yerine koydum koyalı böyle oldum. Gamzelerinin halkası ile geriletebiliyorum üstüme yürüyen pisliği. Kırk iki köprüden geçtim bugüne dek, ne altında bir ince su, ne üstünde gökkuşağı. Soluğum yalnızlık, gövdem küf kokuyordu. Sonra esirgediklerine bir özür, bir bağış gibi dünya seni kattı ömrüme. Yalnız gözleri değil,
AŞK İŞGAL DEĞİLDİR
“Sen benim altıncı işimsin. Onca ağır yükün altında sana ayırabileceğim ancak yorgunluğumdur. Otuz iki yıl kalbimi ve gövdemi silerek kurduğum dünyanın önüne almamı bekleme seni. Ne kadar derinden gelirse gelsin, ne kadar yakıcı olursa olsun, görünmez bir boşluğu o da bir sürelik dolduracak bir ses için onca yılı hiçleyemem. Bu dünyayı kolaylaştıracaksın diye kapılarımı açtım. Bir yol boyu pınarısın sen. Kan ter içinde geliyorum bir yudum serinlik için, içindeki çirkefle simsiyah ediyorsun. Attığım hiçbir adım için kimseye hesap vermedim ben. Kimse için zaman saymadım. Aşk değil işgal bu. Gittikçe herkese benziyorsun. İçindeki cehennem ilgilendirmiyor beni. Bana gülün gerekli, dibindeki gübre değil. Anlıyor musun?”
_