Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Deniz çekildiği zaman nasıl ki kumsalda görmediğimiz bir sürü şey açığa çıkarsa akıl çekildiği zaman da hayat başka türlü görünebilir insana
128 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
. Birkaç cümlesini de burada paylaşıyorum.Herkese iyi haftalar diliyorum Neden yaşamak bu kadar ağır bir yüke dönüşüyordu bazılarının ellerinde?Kim cevap verebilir buna?Ben değil... Bizi inciten aşk değil,teslimiyet. Bazı bedenlerin birbiri için yaratıldığını ve bu bedenlerin buluşmasının her zaman mümkün olmadığını,hatta bu mutlu tesadüfün bazı insanları hiç bulmadığını kim inkar edebilir?Yine de,bedenlerin birbiri için yaratılmış olması,ruhların da birbiri için yaratıldığı koşulunu beraberinde getirmiyor.Hatta bazen,ruhu bile kendisi için yaratılmamış birine teslim oluyor insan. Evde biri rüya anlatmaya kalktı mı,ninem hemen susturur,kalkıp koluna yapışır ve musluğun yanına götürürdü.Suyu açar,”Hah...Şimdi anlat,rüya akan suya anlatılır evladım...”derdi.Bir derdi olana da, “Suya koy iç!”deyişini hiç unutmam.İnsanı,yine kendi derdi iyileştirirmiş.Benim derdimi iyileştirebilecek bir su yoktu;daha doğrusu,ben derdimi içimden çıkaramıyordum,her yanım su olsa ne yazardı! #filizözdem #aşkmeçhuleyürür #ykyyayınları
Aşk Meçhule Yürür
Aşk Meçhule YürürFiliz Özdem · Yapı Kredi Yayınları · 201597 okunma
Reklam
"Deniz çekildiği zaman nasıl ki kumsalda göremediğimiz bir sürü şey açığa çıkarsa,akıl çekildiği zaman da hayat başka türlü görünebilir insana.Üstelik kışsa,hayatın kışı bastırmışsa.Hava gri,dokunsan ağlayacak gibi.Belleğin ıslak kumlarında açîğa çıkan yabancı canlılar,aşina ölüler ve sürüsüne bereket şeytan minaresi."
Sayfa 93 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Babam elimi tuttukça, yıllardır gizli kapaklı bir bilgi gibi duran ve o an birden açığa çıkan bir duygu çarpıyor benliğime : kendimi gitgide babamın bedenini giyinmiş gibi hissediyorum. Onun bedeninde varlığıma çarpan ve bana dayatılan oluştan nefret ediyorum. Babamın çirkinliğini giyinmekten. Boynumda tıpkı onun boynundaki gibi et beninden adalar oluşuyor. Her yıl gidip yaktırıyorum. Yediğime içtiğime ne kadar dikkat edersem edeyim, tıpkı onun gibi göbeğim çıkıyor. Dirseklerim tıpkı onun gibi kapkara oldu, çürüyor. Çürüyorum. Onun, ölmekte olan gövdesinin kabuğunu soyunmasına gerek yok. Ben çoktan giydim bile onu üstüme.
Ya ifrat ya tefrit. Neşe ile keder, korku ile cesaret, varlıkla yokluk arasında gidip gelen, ayarı olmayan biriydim işte ben. Filozofun dediği gibi artık varolmayan bir geçmiş ile henüz var olmamış bir gelecek arasında, hatırlama ve beklemeden ibaret bir şeyse zaman, işte o bendim.
Reklam
Bütün gece yazdıklarımı sildim. Bu da yazmaktır, değil mi?
Konuştuğumuz kelimelerin dünyası ile yazdığımız kelimelerin dünyası arasında, sözlü dil ile yazılı dil arasında ne aşılmaz bir uçurum var aslında. Belki de bunun için daha çok susmayı sevdim ben, en çok da okumayı...
... İkimiz de dünyevi aşkın hizmetinden çoktan çıkmıştık. Kalbimizin ve gövdemizin kapıları mühürlüydü. Üstelik bu aşk, garantili bir aşktı! Hiç birleşmediğimize göre, ayrılmamız da söz konusu olamazdı...
Yaşadığın anın içinde kendini yetişkin sanıyorsun. Halbuki üzerinden yıllar geçtikçe, hafızanın fotoğrafhanesindeki karelere baktıkça, insanın burnunun direği sızlıyor, hayata ve kendisine karşı içi merhametle doluyor. Meğer çocukmuşuz hep..."
Reklam
Deniz çekildiği zaman, nasıl ki kumsalda görmediğimiz bir sürü şey açığa çıkarsa, akıl çekildiği zaman da hayat başka türlü görünebilir insana. Üstelik kışsa, hayatın kışı bastırmışsa. Hava gri, dokunsan ağlayacak gibi. Belliğin ıslak kumlarında açığa çıkan yabancı canlılar, aşina ölüler ve sürüsüne bereket şeytanminaresi. Yeni baştan anlatacak gücüm var mı? Yeni baştan anlatayım. Anlatayım ama nereden başlayayım?
Bir kez kendinden ayrılan, bir daha kendisine dönemiyor işte!
Mürekkep Ölümler
O zamanlar, ne de olsa çocuğum sadece benim içimdeki bir varlıktı. Henüz benden hiçbir şey talep etmiyordu, onu zihnen, kalben seviyordum. O zaman, ölesiye lafı kolaycacık çıkabiliyor insanın ağzından, değil mi? Kimse sana kendi varlığını, seçimlerini, isteklerini, kişiliğini dayatmadığı, sana hayır ya da dur demediği, sana sınırlar çizmesini ya da senin koyduğun somutları aşmak istemediği, hükümranlığını ya da kurduğun oyunu bozmadığı sürece... Öyle işte, hayallerinde, canının istediği gibi eğip bükerek birini sevmek ne kolay, değil mi? Hiç mızıkçılık etmeyen, hiç canını sıkmayan, tamamen senin hükmünde olan birini...
Sayfa 14 - Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, Mayıs, 2015Kitabı okudu
Neden yaşamak bu kadar ağır bir yüke dönüşüyordu bazılarının ellerinde? Kim cevap verebilir buna? Ben değil... Ben soru sormada azıcık becerikli olabilirim, ama kuşkusuz, cevaplarda acemi.
O zamanlar hayat da, ölüm de çok şiirsel geliyordu bana. Kızcağızın, midene dokunmaz anlamında söylediği, “hiç incitmez” lafı ruhuma çok dokunmuştu. Bizi inciten aşk değil, teslimiyet.”
498 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.