Yaşarken milyonlarca şey yapmıştı. Elleri her zaman bir şeyler yapmakla meşgul olurdu. Ve öldüğü zaman, birden onun için ağlamadığımı, fakat yaptığı şeyler için ağladığımı fark ettim. Ağladım, çünkü artık onları hiçbir zaman yapamayacak, tahta parçalarını oyamayacak, bize arka bahçede kumru ve güvercin yetiştirmede yardım edemeyecek, her zaman yaptığı gibi keman çalamayacak ve şakalar yapamayacaktı. O bizim bir parçamızdı ve öldüğü zaman bütün hareketleri bir daha tekrarlanmamak üzere durdu ve öldü. O bir bireydi. Önemli bir adamdı. Ölümünü bir türlü kabullenemedim. Sık sık, o öldüğü için hangi harika oymacılık şahereserlerinin dünyaya gelemediğini, dünyanın ne çok şakadan mahrum kaldığını, ne kadar çok evcil güvercinin onun dokunuşlarından mahrum kaldığını düşündüm. O dünyayı şekillendirmişti. Dünya’ya bazı şeyler yapmıştı. Öldüğü gece, dünya on milyon güzel şey kaybetmişti.