Bireysel çıkarlarının sınırları içinde kaldığı sürece insan, hayatında anlam bulamaz.
Anlam için "biz"i keşfetmesi lazım.
"Biz"i keşfeden ve kendi potansiyelini geliştirmeye niyet eden insan ise çıktığı yolculuktan hiçbir zaman pişmanlık duymaz.
Kişi, hayatındaki en önemli kişinin kendisi,
en önemli tanıklığında kendi tanıklığı olduğunu fark edemezse hiçbir zaman hayatla ilişkisini doğru kuramaz.
Ah öyle bir hal ki bu, çocukluktaki utandırılmanın insanın bütün hücrelerine işler. İnsanın özüne kadar gider.
İşte o zaman mutluluktan korkar hale gelirsin; hayatında iyi bir şey olduğu zaman bilirsin ki bir şeyler ters gidecek.
Başına bir şey geldiğinde de, "Çok şükür zaten mutlu değilim," deyip kendini güvende hissedersin.
Şimdi ve burada kendim miyim?
Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın, yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre eyleme geçen biri misin?
Yalnızlığımın çevremde konuşacak arkadaşım olup olmamasıyla ilgili olduğunu sanırdım; çevremde bir sürü insan varken iliklerime kadar yalnız hissettiğimi görünceye dek.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr,
Işıksız ruhumu sallar da durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
"İnsan olmak başka iş ,insanlık başka iş."
"İnsan olmak... İnsan olmak... İnsan olmak," diyor yürüyordu.
"İnsan olmak, Kamer Ana, insan olmak. Her işin başı bu.
Korkudur insanı alçaktan, insanlıktan çıkaran."