Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Arkadaşlar… Bugün aranızda bulunan Mustafa Kemal fanidir. Eti ve kemiğiyle bugün yaşayan insan yarın ölebilir ama Kemalizm ve yeni Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır.
Sayfa 344 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Reklam
CUMHURİYETE Mİ GİDİYORUZ?
Bir gün, Erzurum Kongresinde şimdiki muhterem mebus Bay Mahzar Müfit Kansu, Atatürk'e: -Bu hareketin sonu ne olacak? demiş. Atatürk şu cevabı vermiş: -Ne olsun, istiyorsun? Mahzar Müfit: -Cumhuriyete mi gidiyoruz? Atatürk: -Bunda şüphe mi var? Gelelim Sivas Kongresine: Kongrede verilmiş bir takriri (önergeyi) gördüm. Bu takriri verenlerin isimlerini hatırlamıyorum. Takrirde deniyor ki: "İstanbul'daki Padişahlık hükûmeti tefessüh etmiştir (çürümüştür), Anadolu'da yepyeni, Cumhurluk mahiyetinde bir Türk devleti kuralım." Takririn altında Atatürk'ün kendi eliyle yazdığı şu cümleyi okudum: "Sırası gelecektir. Şimdi okunmasın!"
Sayfa 102 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Hepimiz Atatürk'ün; asırlarca ve Osmanlı İmpa­ratorluğu'nun siyasi, içtimai bünyesini kemiren, her türlü terakkiye, kalkınmaya başlıca engel ve nihayet inkırazına (çöküşüne) sebep olan taassup ve cehaletin zadei meşumu, yani uğursuz çocuğu olan "irtica"nın amansız bir düşmanı olduğunu asla unutmamalıyız.
Tevfik Fikret'in Şair Fuzuli-i Bağdadi için söy­lediği gibi Atatürk, "Kurak bir çölde akıp gitmiştir." Yani bu eşsiz deha, tamamiyle anlaşılmadan ölmüş­tür. -İsmail Hakkı KAVALALI
Reklam
KUBİLAY ŞEHİT EDİLİYOR...
23 Aralık 1930'da Ebe Köylü Derviş Mehmet, altı arkadaşı ile Menemen Hükûmet meydanına gelerek, "Ben Mehdi'yim, din mahvoluyor. Şeriatı kurtarmaya geldim" diye tekbirlerle ahaliyi bayrak altında toplanmaya davet etmişti. Halk tekbirlerle toplanmaya başlarken, bunlara mâni olmak isteyen Yedek Subay Kubilay'ı, Derviş Mehmet
Sayfa 283 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
-Türk ordusu vatanı, dış tecavüz ve istilâdan, milleti taassup ve fikir esaretinden kurtardığı gün vazifesini yapmış olacaktır.
Sayfa 68 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Atatürk, inkılâpları, cumhuriyetin kendisine teslim ve emanet ettiği gençliğe büyük kıymet ve ehemmiyet verirlerdi.
Sayfa 338 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
-Evet, din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddî menfaat temin edenler, menfur kimselerdir. İşte biz bu vaziyete muhalifiz ve buna müsaade etmiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar, saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir. Hilâfete gelince: İşin garibi bazı arkadaşlardan bilhassa hariçten bana hilâfet teklifleri vaki olmuştur. "Siz halife olunuz." demişlerdir. Ben bu tekliflere daima gülerek cevap verdim. Hilâfet lüzumsuz ve hatta zararlı bir müessese haline gelmişti. Bundan beklenilen gayeler tahakkuk etmemiştir. Cihan Harbinde gördük: Müslümanlar, Halife ordularına karşı harb ettiler. Halife ordularını Suriye'de arkadan vuranlar olmuştur. Bunlar, aynı Halifeye karşı yıllarca isyan ve tenkil için gönderilen Türk askerlerini şehit etmişlerdir. Hilâfet faydalı hâlini muhafaza etmiş olsaydı, Müslüman âleminin buna tesahüp etmeleri (sahip çıkmaları) icap ederdi. Dinle Hilâfeti birbirinden ayırt etmek lâzımdır. Birincisi ne kadar faydalı ise ikincisi o kadar lüzumsuz bir hâl almıştır. Hilâfeti lağv ettiğimiz (kaldırdığımız) günden bu güne kadar kimsenin buna sahip çıkmaması, Müslüman dünyasının halifesiz de yürü- yeceğine ve deja (şimdi de) yürümekte olduğuna en güzel misal değil midir?"
Sayfa 301 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Reklam
-Bırak, bırak, ben hepsini biliyorum: İçtimaa muallime hanımları da çağırdınız; fakat onları neye ayrı sıralara oturttunuz? Sizin kendinize mi itimadınız yok, Türk hanımının faziletine mi? Bir daha öyle ayrılık, gayrılık görmeyeyim. Anladınız mı? Bir daha… Ne o? Deminden beri gülen sarıklılar birdenbire inmelenmiş gibi. Bu tarz vuruşa ona mahsus bir sistem denebilir. Dumlupınar'daki vuruşla o odadaki vuruş: Hepsi bir. Vurduğu zaman kımıldanacak hal bırakmamak ve düşmanı en ummadığı yerinden, en ummadığı tarzda vurmak: Sivil kıyafetle yaptıkları da üniformayla yaptıklarıdır.
Sayfa 135 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
MEHMETÇİĞİN SÜNGÜSÜ…
Türk Cumhurluğu akla esivermiş, ulu orta bir hareket değil; düşünülmüş, karar altına alınmış ve Türk milleti tarihinin bir icabıdır. Bir hatıra olarak size şunu da söyleyeyim; unutulmasın. Cumhuriyet tarihi bakımından faydalıdır: Bir gün Hacıbayram Camiine gittik. Atatürk de beraberdi. Ben o zaman İktisat Vekiliydim. Camiden tekbirlerle çıktık, Meclise geldik. Bir de müezzin geldi. Müezzin ezan okudu. Meclis kapısından içeri gireceğimiz zaman, Atatürk'ün önüne sırmalı elbiseler giymiş bir imam dikildi. Atatürk ne istediğini sordu. İmam ellerini kaldırdı: -Dua etmeden Meclise girilmez, dedi. Atatürk: -Bu yurt Mehmetçiğin süngüsüyle kurtarıldı, ve bu Meclis onun gayretiyle kuruldu; yoksa senin duanla değil! Çekil oradan, dedi. Ve imamı eliyle iterek Meclise girdi. Meclis Reisine de: -Türk askerinin yerine neden bu imamı koydunuz? diye darıldı.
Sayfa 120 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
-Efendiler! Sizi çok ehemmiyetli bir meseleye karar vermek için topladım. Memlekette menfi tahrikat (kışkırtmalar) son haddini bulmuştur. İstanbul basını, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının dini siyasete alet eden propagandası, şurada burada sinmiş olan mürtecilere cesaret vermektedir. Yer yer Cumhuriyet idaresi aleyhine ağır isnatlar ve iftiralar yapılmaktadır: "Din elden gidiyor, aile hayatımız, binlerce yıllık geleneklerimiz birbiri ardınca yıkılıyor, bu gidişle Garp medeniyetini alacağız diye dinimizden olacağız." yolundaki propagandaların tesirsiz kalacağını sanmak budalalık olur. Benim görüşüme göre yakın bir zamanda mukabil bir ihtilâl ile karşılaşmamız mümkündür.
Sayfa 193 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Bir aralık bana dediler ki: -Yazılarını takip ediyorum. Güzel yazıyorsun, fakat hücumların cepheden oluyor. Çevirme hareketiyle yapılan hücumlar, ekseriya, cepheden yapılan hücumlardan daha az zararlı, fakat daha müessir ve daha katidir. Bunu tecrübe et. Büyük Atatürk'ün bununla ne demek istediğini anlatabilmek için Konya'nın o zamanki
Sayfa 149 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
-Bu memleketin efendisi kimdir? Düşündüm. Cevabı o verdi: -Türk köylüsüdür, dedi. Ve devam etti: -Türk köylüsünü "efendi" yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez. Bir de hatıra anlattı: "-Ben, dedi. Bulgaristan'da ateşemiliterdim. Tedansanlı bir pastahanede oturmuştum. İçeriye, temiz giyinmiş, ayağı çarıklı bir Bulgar köylüsü geldi, oturdu. Masaya vurdu. Kimse aldırış etmedi. Hatta, bir an evvel gitmesini arzu eden bir yüz gösterdiler. Bir daha vurdu; ayağını da vurdu. Garsonlar geldi ve: -Burasız sizin için değil, dediler. Nihayet patron geldi: -Çık buradan, dedi. Köylü: -Kimi ve nereden kovuyorsun? Bulgaristan benim sabanımla ve tüfeğimle yaşıyor utanmaz, diye bağırdı. Polis çağırdılar. Ona da aynı cevabı verdi. Polis bir şey yapamadı, dışarı çıkıverdi ve, pasta reçel getirdiler. -İşte dedi. Türk köylüsünü bu hâle getireceğiz.
Sayfa 142 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.