Sessizlik içersinde sessizlik —
— hatırlayış içersinde hatırlamaydı, şarkıcıyı tellere dokunmasından önce karşılayan o sessizlik içersinde birleşmeydi, ve böyle bir sessizlikte, lirin tellerine dokunulmaksızın, beklentisi olmayan bekleyiş içersinde, şarkı söyleyen ve dinleyen, şarkıcı ve dinleyici yeni bir ortaklığa ulaşmıştı,
çünkü âlemlerin şarkısının uçsuz bucaksız dilsizliği şimdi yeniden dalgaların sesi olup çıkıyordu, dilsizlikten doğmaydı, ama aynı zamanda da ikisinin içinde birden doğmuştu, sessizlikten gelen ezgiydi, ama aynı ölçüde de ezgi halini ikisinin içinde birlikte yansıtıyordu, ikisinin tek bütünde birleşmiş ikilik haliydi, sessizlikte bir bütün olup çıkmıştı, bekleyişle, lirle, bir bütün olmuştu, olan, âlemlerin varlığını içine almıştı;
bekleyen ve beklenen diye bir şey yoktu artık, dinleyen ve kendisine kulak verilebilen yoktu, nefes alan ve nefes yoktu, susayan ve susuzluğu dindiren yoktu, yeni ikili birlikte ikiye bölünmüşlük diye bir şey yoktu artık, eskiden ikiye bölünmüş olan, bundan böyle asla bölünemeyecek bir bütünlük hali içersinde birleşmişti, beklemenin kendisi, dinleyişin kendisi, nefes alışın kendisi, susayışın kendisi olup çıkmıştı, ve bu bütünlüğe dahil edilen sonsuz akış, artık bekleyişti, artık dinleyişti, artık nefes alıştı, susayıştı, gittikçe daha çok, daha çok öyle oluyordu, öyle olmaktaydı, gittikçe daha zorlayıcı ve ısrarcıydı, geri çevrilmesi imkânsızdı.
.