Bir defasında ürün alımı için Tarsus'a gitmiştim. Bir ay orada kalmam gerekiyordu..
Genelde öğleden sonra işlerim bitince, bütün tarihi ve antik yerlerini ve Tarsus'un bütün çarşılarını her yerini sokak sokak geziyordum.
Bir tane yaşlı amca yanıma geldi, Türkçe bilmiyor.
Elinde bir kağıt var, bir adres arıyor.
Fakat o adresi eline kim yazıp verdiyse, o kadar karışık kuruşuk yazmış ki hiçbir insan evladına yapılmaz bu..
Sırtında yükü de ağırdı, yarısını da ben aldım sırtıma yükledim..
Tam 3,5 kilometre yürüyüp kime sorduysak, ne yaptıysak adresi bulamadık..
Bu adam Tarsus'un göbeğinde yapayalnız ne yapsın?
Akşam kaldığım otele götürüp, karnını güzelce doyurup, ayrı bir oda ayarlatıp gece misafir ettim onu.
Sabah erkenden çıktık, ne yaptık ne ettiysek yok bulamıyoruz!
Adresin resmini tek tek atıp, yetkili olduğum firmanın bütün personellerini dağıttım Tarsus'a
Dedim "bırakın işi gücü bu adresi bulalım" Akşam üstü eninde sonunda bulduk adresi..
Vedalaşıp ayrılırken, gözlerimin içine bakarken, nemli gözlerindeki o üzüntüyü, o burukluğu, o vefayı, o insanlığı hiç bir zaman unutamadım...