Çok etkileyiciydi, sonuna doğru büyük heyecanla okuduğum, bir solukta bitebilecek harika ötesi bir eserdi. Yazarın kendi gerçekliği hiç çarpıtmadan yazması ve kendine ait o sert üslupu hiç sağaltmadan vermesi ve içindeki o öfkeyi, tükenmişliği uzun uzun betimlemesine ihtiyaç duymadan sizin de o duyguyu yaşamanıza olanak tanıyan bir eser. Kitap da merhametsizliğin , acımasızlığın bir insana nasıl haz verdiğini, umutsuzluğun insanı nasıl kötü bir insana dönüşümünü okuyacaksınız nitekim şu sözleriyle yazarın eserdeki bu öfkenin kökenin nihilizme yatkınlığının olduğunu da görürüz: “Tanrı’ ya inanmıyorum, insana inanmıyorum, ideolojilere inanmıyorum.”
Felaketzedeler evine geçecek olursak kendinin de bir zamanlar Küba’daki rejimlerden kaçıp sığındığı Miami’deki happy home bakımevinin bir yansımasıdır. Bakımevinde yaşayanların hepsine bir kulp takılarak hitap edilir isimden ziyade lakapları göze çarpar. Yazarımız şizofreni, sınır kişilik bozukluğu gibi bir kaç tanı almış bir akıl hastasıdır. Psikiyatri kliniklerinde ve bakımevlerinde tedavi görmüştür. Yaşamının son demlerinde kendine ait küçük bir evde yaşamını sürdürmüştür.
Kitabında geçen “ elime bir tabanca aldığımı hayal ediyorum. Dayıyorum şakağıma. Tetiğimi çekiyorum” sözünü intihar ederek gerçeğe dönüştürmüştür.