Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aygüneş

Aygüneş
@ayygunes
Her yaşanan geçicidir; her yaşayan, ölümlü...
156 okur puanı
Eylül 2015 tarihinde katıldı
İçimiz hep bir "hoşça kal" ülkesi basıldık dumadan süngülü kelimelerle
Sayfa 515 - Ketebe yayınları
Reklam
Çıkıp gelecektin işte İçimden fırlayıp gidecekti yalnızlık Kimsesizliğimin elinden tutacaktı Başbaşa kalacaktık.
Sayfa 544 - Ketebe yayınları
Bir sahil akşamında açacaksın gözlerini Bir sahil akşamında olacak ölümün, Seni kumlara ay ışığında gömeceğim.
Sayfa 550 - Ketebe yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Bu ne zalim adam Halimi bilmez halden anlamaz Küçük bir şeyi mesele yapar"
Sayfa 557 - Ketebe yayınları
Ne güzeldir, kimse bitmemiş, ölmemiş, azalıp eksilmemiş, hayat değişmemiş gibi yaşamaya devam etmek ve ne acıdır bunun tam aksi.
Sayfa 144
Reklam
İnsanın yuvası yoktu. İnsan için oradan oraya uçmak gitmek vardı.
Sayfa 76 - İletişim yayınları
Nuhu zaten dilinde yaşardı, hakikati dilinde büyütür, dışarı salar, sonra da onları seyrederdi. Ve bu çoğalanlar, her gün yeniden eve, dilin yuvasına, dimağa gelenler, artar, kabarır, şişer ve enikonu yer kaplar olurlardı ki ondan sonra Nuhu bu kendi ürettiği kalbindeki kırıklıktan tohum alan ve dilinden döllenen varlıklara artık canlı capcanlı şeyler ve pür hakikat gözüyle bakardı. Öyle ki bunları kendi yaptığını anasının da babasının da kendisi olduğunu unutur onları başkalarının zanneder belki bu yolla da yalnızlığını seyreltirdi. Geçmişten, ölmüşten, çok az miktarda da şimdiden kim varsa ona, düşündüğüne, kabulüne yakın işte o, onun dostuydu.
Sayfa 73 - İletişim yayınları
Bir evim ve o evde beni bekleyen hem bana eş ve bana tabi, kaldırıp götüreceğim, taşıma emaneti bana verilmiş bir varlık var, sorumluluğum var. O da şaşkın ve çaresiz, o da ihtiyacını keşfetmek için çır çır çırpınıyor. İhtiyacına onu ben vasıl edebilir, hiç değilse yola kılavuzlayabilirim, bu sebeple eş olduk, diye düşünüp koşar adım eve içinde en gizli ve sessiz benliğin, "Yine riyaya binek mi oldun, ne oldun," deyişini de duyarak varla yok arası tökezleyerek seğirtti.
Sayfa 43 - İletişim yayınları
"Hani deyip dururlar ya hep, “Allah'ın sopası yok, diye. İşte dünyanın sayılı büyük yalanlarından biridir bu. Allah'ın milyarlarca sopası vardır. Bir feyizli ya da bir veli hatta bir meczup bazen bir kâmil kişi velev ki görsünler, bir başka türlü söz velev ki işitsinler, birisi azcık yukarılardan derlenmiş sözü velev ki çiçek yaprakları gibi toprağa serpelesin, bir söz kanatlansın... işte o anda beşer denen Allah'ın sopası butün gücü ile bunu söndürmek, kurutmak, işittirmemek için çabalar ve başarır. Allah'ın hiçbir zaman yapmayacağı kabalıkta ve sertlikte iş görürler, sopadırlar çünkü. Hiçbir zaman Allah böyle ilk söze hamletmez, uzun geniş çayırlar bırakırken bunlar asla bırakmazlar. Bunlar işte Allah'ın sopalarıdır, yani beşer, insan olamamış ham kimse Allah'ın sopasıdır. Bunun sopasını yiyen bilir, çünkü sopası da hep elindedir. Kendini cihanın, dinin, hayatın her zerresinin muhafızı ve hizaya getiricisi sayar.
Sayfa 166 - İletişim yayınları
Hangi söz, hangi işaret bavul toplatır, hangi nara yola hazırlar, kimin gözyaşı kimin dibine dökülür? Hangi gözyaşı sahibinden başka bir yanakta kurudu, sonradan üzülmek değil mi zaten dünya laneti, sonradan anlamak değil mi aptallığın alameti?
Sayfa 140 - İletişim yayınları
Reklam
Aziz evin bir ilk öğrenilen, görülen tecrübe edilen yer oldu­ğu fikrini bile yirmili yaşlarına doğru duyduğunda şaşırmıştı. Ona göre ev akrabalık bağı olan kimselerin bir arada barındık­ları bir bannaktı. Başını sokuyordu işte, yemek yiyor, uyuyor, biraz ısınıyordu.
Sayfa 52 - İletişim yayınları
Hayatı sözde ve söz ile istenildiği, beklenildiği gibi yaşayarak ne ufak bir alana razı olduğunu, bu suretle bir kulübede ömrünü geçirdiğini, ruhunun da yine arada verilen bir bardak çeşme suyu ile kapalı küçük bir saksıda ölmeden, kurumadan, boy atmadan öylece durduğunu gözü ile gördü, ruhuna kendi öz benliğinden şahitlik etti. Ölmek ile bu şekil yaşamanın neden bu denli yakın ve kolay olduğunu anladı. Azıcık ile yaşıyor o azıcık kesilince de arada büyük fark olmaksızın ölüyordu.Kalbine derin bir sızı isabet etti. Yaşamaya değil de ölmemeye bir şiddet, ölmenin böyle olmamasına şiddetli bir tutku duydu.
Sayfa 24 - İletişim yayınları
832 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.