Biz çocukken az şeyimiz vardı ama daha bi zengindik. Çokluk veya azlık değil zaten mesele.. Kıymet bilmek, değer bilmek, doğru hislere sahip olmak önemli olan. Düşünsenize, bir çocuk her istediğini alıyor ama yine de mutlu değil. Çok şeyi var ama hiçbir şeye sahip değil. Oyun oynamaktan keyif almıyor sadece kısa süreli eğleniyor, böyle bir çocukluk daha baştan kıymet bilmeyecek insanlara zemin hazırlıyor. Sokakta oynamayan çocuklar yetişiyor.. Üzülüyorum çocuklara..
Her şeyin yok olduğu anda Tepeden aşağıya bakıyorum Depremim daha yeni sona ermiş Dipten gelen tek bir darbe ile Sahip olabileceğim her şey Sevebileceğim tek insan Tüm olasılıklar bir anda bitmiş Etrafta dolaşıyorum, karanlık her yer Acı için bir şeyler arıyorum Başka bir morfin yok ama biliyorum Ölümden iyidir ama değil
Reklam
Sahici sözlere tövbeli dilim, vasatın kenarındayım Gecesi kamersiz geçen günlerin sabahında Hakikat denen aydınlığa âmâyım Yürekleri dağlayan bir karanlığın ortasında Hakikati bir su diye aradığım serabın ufkunda Sabrı bir deva diye yudumladım Sabır ile umutmuş insanın azığı anladım Bereketi azalan yerde ararmış arifler Rahmeti azabın kenarında Azlık çoklukmuş irfanın diyarında Müjde derdü gamın ortasında Anladım ~Yunus Emre
Kanayan Yaramız...
Bakıyorum da bu Kudüs meselesinde herkes 'nerde Salahattin Eyubbi' diye yazmış. Kaç milyon Müslüman var bu dünyada birimizde çıkıp diyemiyoruz bu çağın Salahattin'i ben olayım diye. Asırlar önce kuşların filleri yenmesi olayı belki de çağımızda örnek alınası en güzel olaydır. Artık anlamamız gerekmez mi sizce de bu sayı meselesi azlık çokluk meselesi değil iman meselesidir...
Bir Portre: Erdem Bayazıt / Arif Ay
Beğ.
Erdem Bayazıt
Erdem Bayazıt
Bu sözcük onda daha bir derinlik ve incelik kazanır. Dünyada emanet gibi duruşumuz onu daha bir belirginleşir. Böyle olmasa Maraş’tan çıkmazdı. Maraşlı için Maraş’tan çıkmak bir başka gezegene gitmek gibidir. Çıksalar da, mar işe azlık çantası gibi taşırlar omuzlarında. Tersine akan ırmağı yüreği ile çevirmeye çalışan adam. Şiiri doğaçlama. Türkçenin Dede korkut’u Ağaçlardan; zeytin ağacı. Mevsimlerden; yaz. Hüznünü bulut gibi gezdirir. Gölgesi geniştir: Herkes sığabilir.  o yüreği kocaman ve sıcaktır dünyanın bütün kışlarını satır. Türkülerden; uzun hava: Sebeb Ey! Dağlardan, yani yücelerden seslenir. Coğrafya dersinden on üzerinden on almıştır muhakkak. “Yeryüzü bana mescit kılındı” der.  Şiirine hakim duyarlık: mümin duyarlığı. Dünyanın kalbini dinle de: kendi kalbinden. Şu dizeler onu da, beni de, belki sizde ne güzel anlatır: ❝İçimin dağlarını duman basmış Ağaçların dalları bir o yana bir bu yana Ve yapraklar ve kuşlar birbirine karışmış Savruluyorlar gökyüzüne Ve onlara hareket eden her şeye inat Sonbaharla birlikte efkâr❞ 𝟕 𝐆𝐮̈𝐳𝐞𝐥 𝐀𝐝𝐚𝐦’ı𝐧 𝐌𝐚𝐫𝐚𝐬̧’ı | s.93
Duran Boz
Duran Boz
Siyaset ve Ekmek
Bizde Osmanlı tâbiliğinden kalan korkunç bir hastalık var; Siyaset korkusu… Medeni bir insan için siyaset korkusu ayıp bir itiyattır. Siyaset korkusu hırsızlık kadar şeref kırıcı bir suçtur. Çünkü vatandaşın kıymetli oyunu çaldırır. Siyaset korkusu cinayet kadar ağır bir suçtur. Çünkü vatandaşın medeni haklarını öldürür. Ne çare ki, vatandaşı
Reklam
85 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.