Amacına uygun olan, bence de bu...
...büyük yaratıcıyı diğerlerinden ayırırlar ve ona "Canlı Kurban" verirlerdi. "Canlı Kurban", hayvanları başıboş bırakmaktır. Kurban olarak başıboş bırakılan hayvanlardan artık istifade edilmezdi. Onların ne eti yenir, ne sütü içilir ve ne de yük hayvanı olarak kullanılırdı.
Sayfa 431 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Ortaasyalı atlı kavimler için gök, her şeyin üstünde idi. Onlar yere, yalnızca atlarının ayakları ile bağlı idi. Onların karınlarını doyuran dört ayaklı hayvanları; ruhlarını doldu­ran ise, uçsuz bucaksız mavilikler ve bu mavilikler içinde hayal meyal kaybolan yüksek dağ zirveleri idi.
Reklam
“ Siz, üç büyük oğlum! Siz altın bir yay bularak getirdiniz ve yayı parçalayarak (bozıh), aranızda paylaştınız! Sizin adınız “ Bozok” olsun. Sizin nesillerinize de “ Bozok” desinler! Siz, küçük oğullarım! Siz de üç ok buldunuz. Sizin soylarınızın adı da “ Üç-ok” olsun! Bu yay ve okların bulunması işi, bir insan işi değil; Tanrı işi olsa gerektir! Demek ki Tanrının buyruğu böyle imiş! Bizden önce yaşamış olan milletler, yayı bir padişahlık sembolü (alâmet) ve okları da padişahın elçisi olarak sayarlardı. Çünkü, “ Yay oku hangi yöne gönderirse, ok da o yöne gider” . Ok, tıpkı padişahın bir elçisi gibidir. Buyruğum şöyledir : “ Ben öldükden sonra, benim yerime büyük oğlum olan Gün-Han geçsin, içlerinde Hakan olmağa lâyık biri bulundukça ve dünya durdukça, onun yerine geçeceklerde hep B ozok’lardan seçilsinler. Diğer Bozok’lar onun sağında otursunlar. L çoklar ise solda otursunlar ve kıyamet gününe kadar (bozokların) beyliğini (nöker) yapmağa razı olsunlar” .
Şamanist olan Türk vc Moğol kavimlerinde de genel olarak, Güneş- Anne ve Ay-Baba’dan söz açılır. Yani Güneş dişi ve ay da erkek olarak düşünülmüştü. Bazan bunlara Ayhan ve Gün-Han adları da verilmiştir. Altaylarda ve Yenisey Nehri boylarında söylenen efsanelerde, erkek kahramanların çoğunun adı da Ay-Han'dır Türk mitolojisinde Ay'ın erkek, güneyin de dişi olduğunu söylemiştik. Buna rağmen aydan gebe kalma olayı Türk efsanelerinde çok nadirdir.
Ölü Gömme Adetleri
Meşhur seyyah Rubruk Kumanların ölü gömme âdetleri hakkında bize şu bilgileri vermektedir: "Kumanlar ölülerinin üzerine büyük bir tepecik yaparlar ve onun üzerine de bir insan heykeli dikerlerdi. Heykelin yüzü daima doğuya doğru çevrilirdi. Heykel elini göğsünün üzerine götürerek bir kadeh tutardı. Zenginler büyük bir ehram da yaptırırlardı. Bu, bir nevi küçük bir evcikten ibaretti. Tuğladan evlere rastladığım gibi, bazan da o civarda hiç taş bulunmadığı halde taştan yapılmış kuleler gördüm. Henüz ölmüş birinin mezarının etrafina dikilmiş yüksek sırıkları üzerine on altı at derisi asılmıştı. Onları her biri, ayrı bir ciheti gösteriyordu. Mezara ölünün içmesi için kımız ve yemesi için de et koymuşlardı. Bundan başka hâtırasını yâdetmek için de bir şeyler söylüyorlardı. Başka bir yerdeki mezarın ciheti doğuya doğru idi. Büyük taş parçalarıyle inşa edilmişti. Bazısı dört köşe, bazısı ise yuvarlaktı. Mezar sathının etrafına dört uzun taş dikilmişti. Bunlar da ayrı ayrı cihetleri göstermekteydiler."
"Fakat bu kapının, onları ebediyen durduramayacağını Büyük Iskender de biliyormuş. Bunun için de kapının, üzerine şöyle bir kitabe yazdırmış: "Hunlar, bir zaman gelecek ki, bu kapılardan aşıp Iran ve Roma ülkelerini ellerine geçireceklerdir. Ama bundan sonra, yine kendi bölgelerine çekileceklerdir. 927 yıl sonra, oturdukları yerlerden çıkıp, yeniden yeryüzüne yayılacaklardır. Bu defa bütün dünya, onların atlarının ayakları altında titreyecektir. Bu kapının yapılışından 950 yıl sonra ise, Hun kralı bu geçitten geçecek ve Tanrı'nın buyruğu ile bütün dünyayı egemenliği altına alacaktır.”
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.