"Deli" sözü ağzından çıkar çıkmaz ürktü. Gerçeği söylemeğe alışık değildi. Gerçek söylendi mi belaya girerdi adamın başı. Delinin kendisine deli denmesine nasıl tepki göstereceğini kestiremiyordu.
Bu asık suratlılar, aslında cimriler soyudur. Ve çoğunluktadırlar. işte bir gülmeyi bile esirgeyen adam, parayı haydi haydi esirger. Bu sokaktan geçen şehirli kısmının çoğu hiç bir şeyi karşılıksız yapmaz. Gülmeyi de. Ya kendisini alsın diye yavuklusuna güler, ya iyi et versin diye kasaba güler, ya terfi enirsin diye müdürüne güler, ya oy versin diye halka güler. Böyle, karşılıksız gülmeyi bilmez. Durup dururken gülenden de kuşkulanır. Suratını asıverir, benden bir şey isteyecek diye.
Nişan almayı bilen, doğru hedefi vurur. ilk insanlardan beri böyle bu. O zaman insanlar avlanarak yaşıyorlardı. Kim hedefi iyi seçip iyi nişan alıyorsa ve kurbanına öldürücü darbeyi sektirmeden vurabiliyorsa, en iyi onun karnı doyuyordu.
Daha önce imkânsız olarak gördüğü bir şeyin, yani hayatını olması gerektiği gibi yaşamamış olduğu düşüncesinin gerçek olabileceğini düşünmeye başladı. Yüksek mevkilerde bulunan insanların iyi kabul ettiği ve kendisinin de içten içe şüphe duyduğu şeylerin doğru olmayabileceği ihtimalini aklından geçirdi.
En gerilerde, hayatın başında parlak bir nokta var. Sonrası gittikçe daha da hızlanarak kararmaya başlıyor. Ölüme olan uzaklığın karesiyle ters orantılı bir hız.
Bir kişinin psikolojik ve sosyal olarak var olabilmesi; bir insanın, insan olarak toplum içinde yaşamına devam edebilmesi için tanıklığa ihtiyacı vardır.