Spinoza düşüncesinde Şeyh Bedreddin'in izlerini aramak ilk bakışta anlamsız görünebilir. Çünkü her iki düşünür de iki farklı kültürün mensubudur. Ayrıca Bedrettin 14. yüzyılın sonlarında ve 15. yüzyılın başlarında Anadolu'da, Mısır'da ve Rumeli'de yaşamıştır. Spinoza ise 17. yüzyılda Hollanda'da yaşamış bir fılozoftur. Üstelik Spinoza eserlerinin
"Tevrat çalışmasıyla hoşnutsuzluk yaratır olmuştu ve Yahudi olmayan serbest düşünürler felsefe grubuna katıldı. Geliştirdiği düşünceler geleneksel Musevilikten tamamen farklıydı ve Descartes gibi kimi bilimsel düşünürler ve Hristiyan skolastiklerden etkilenmişti. 1656'da, yirmi dört yaşında, Amsterdam sinagogundan resmen afaroz edildi.
...ateist olarak kabul edilmişti ancak, İncil'in Tanrı'sı olmamakla birlikte, bir Tanrı'ya inanmıştı...
... Tanrı varlıgının ontolojik kanıtına döndü. 'Tanrı' düşüncesinin kendisi de Tanrı'nın varlığını onaylamayı içerir çünkü varolmayan kusursuz bir varlık kendi içinde çelişkilidir. Tanrı'nın varlığı zorunluydu çünkü gerçekliğe ilişkin başka sonuçları çıkarmak için gereken kesinlik ve güveni o tek başına sağlıyordu. Dünyayı bilimsel olarak kavrayışımız bize onun değişmez yasalarla yönetildiğini gösterir. Spinoza'ya göre Tanrı yalnızca yasanın ilkesi, varolan tüm sonsuz yasaların toplamıdır."