Bu tören onun hafızasında, aynen bir portakal gibi, yani dilim dilim kalacak ve hayatının değişik anlarında bu anılardan farklı dilimler ortaya çıkacaktı.
Zevklerimizin temelinde yatan ruhsal mekanizmayı çözmek güzellik anlayışımızın değişmesine yol açmaz belki ama hiç değilse hoşlanmadığımız,
çirkin bulduğumuz şeylere karşı fazla tepki göstermemize engel olur. Bizim güzel bulamadığımız bir nesneyi çok güzel bulan birini görünce kendimize hemen şu soruyu sormalıyız: Bu insanların yaşamında ne eksik ki o böyle bir nesneyi güzel buluyor? Evet, belki biz o nesneyi hiçbir zaman güzel bulmayacağız ama bu soruyu sorarsak en azından karşımızdaki insanın nelerden yoksun olduğunu anlarız.
Doğduğumuz zaman bir rüya çorbasının içinden çıkarız. Öldüğümüzde rüya çorbasına gerisin geri batarız. İki çorbanın arasında, geçilecek kuru bir alan vardır. Hayat, bir sevkiyattır.
Gündüze özgü bütün selamlaşmaları gündemden kaldıralım. Gün ortasında bile gece selamı verelim. Gün doğumu bizi aydınlatana kadar böyle davranmakta direnelim.
Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı derdi dedem. Bir çocuk, bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veya duvar, yapılmış bir çift ayakkabı. Veya eksilmiş bir bahçe. Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey, öldüğünde ruhunun gideceği bir yer olsun diye; böylece insanlar ektiğin o ağaca veya çiçeğe baktığında, sen orada olursun. Ne olduğu önemli değil, dokununca onu değiştirdiğin ve ellerini çektiğinde sana benzeyeceği bir şeye dönüştürdüğün sürece derdi.
Hayat aynı anda akıyordu, üstelik aynı mekanda ama herkes farklı yaşıyordu gerçekleri, acıları, duyguları, düşünceleri... Çünkü hayat, her bedende daima farklı akıyordu.
Hiç kimsenin "dürüstlüğünü" sizi dövmek için bir sopa gibi kullanmasına izin vermeyin. Konu sizin hayatınız olduğunda, önemli olan sadece sizin doğrularınızdır.
Toplum sizi sağlıklı sınırlara sahip olmanın bencil, zıt ve şirret biri yaptığına inandırabilir ama sağlıklı sınırlarınızın olması, sizi aslında cesur ve cömert biri yapar.
Bir insana, olduğu kişi gibi muamele ettiğimiz zaman onu olduğundan daha kötü hale getiririz; oysa içinde taşıdığı cevher sayesinde olabileceği kişiymiş gibi davranırsak onu olması gereken kişi haline getiririz.
Birisiyle ya da bir olguyla karşılaştığımda şaşırtıcı bir biçimde güçlü bir tepki verdiğimde bunun açıklamasının muhtemelen diğer kişide ya da olguda değil bende olduğunu hatırlamalıyım diye düşündüm.
Bu mektuba bir yanıt adresi ekleyemiyorum, zira bir sonraki durakta kendimi hangi yollardan, nereye, niçin ve nasıl sürüklenmiş bulacağımı ben de bilmiyorum.