Üniversite yıllarımdan bu yana kitaplığımda barınan ama okuma geçmişimde "bunları okumak için fazla büyüdüm" dediğim bir eseri, okumaktan yorulduğum bu zamanda okuyacakmışım meğer, bilmiyordum. Uzun süredir eserin mutfağına inilmesi gereken pek çok metin beni yormuş, artık okuduklarımın altında ezildiğim bir dönemimde, biraz da dinlenmek için, elime aldım Başucumda Müzik'i. Beni lise yıllarımın o hülyalı sevda hissine misafir eden bir eser olmakla birlikte, okunur mu evet kafa açmak istiyorsanız okunur, romanın teknik boyutuna bakacak olursak kurgunun geri planda kaldığı, ruh tasvirlerinin pek çok yerde gereksiz uzatıldığını, yazarın 1800'lerdeki Rus romancılarına özenip sayfa sayısını arttırmaya çalıştığını düşündüğüm çokça bölüm olduğunu söyleyebilirim.Yazar özellikle bir şeylerin adını vermekten sakınmış ve bu bir süre sonra hayal kırıklığına uğratıyor. Çünkü bir dönem romanı bir noktada ve bazı olaylardan, isimlerden bu kadar kaçmamalı, en azından bir göz kırpması yapmalıydı diye düşünüyorum. Örneğin kadın kahramanın ismi sadece bir yerde geçiyor, sürekli erkeğin odak noktasında olduğunu görüyoruz bu bir yerden sonra sıkmaya başlıyor.Ama yine de kendinizi kaptırıp başkahramanlarla birlikte pek çok Avrupa şehrini, egzotik bir adayı, 1950 dönemlerindeki İstanbul ve Ankara'yı kol kola gezebilirsiniz. Rafine zevklerin, sanatın pek çok farklı dallarına ait güzel eserlerin örneklendiği, pro-romantik bir eserdir kendileri.
DP: En azından o kadar güzel şarkılardan, tablolardan bahsettin bari isimlerini de açık açık verseydin, Google da bir yere kadar Kürşat başkan.