Bir hareket içinde dönüyor her şey... Yer, gök ve her şey... Ve her şey bu büyük hareket içinde O'na doğru akıyor... Dikkat edin inceliğe... Büyük fikir meseleleri sizi yoruyor ama mâna çok ince...
Bu demek değildir ki, cemat mercan, mercan hurma olur. Hurma at, at da insan... Böyle şey yok... Her şey kendi (natür)ü içinde, (natür)ünü aşamaksızın hudutsuz bir tekâmüle davetlidir. Bakın nasıl bir vahdet var, dünya mimarisi olarak...
İşte İslâmın hakiki tekâmül görüşü... Her zerre Allah'a doğru ebedi bir akış halindedir ve böylece gider.
Tasavvufu kelimede bir mazruf değil, zarf ve ambalaj ifadesiyle ele alıp demin dediğimiz gibi lûgatla izah etmek lâzım gelirse diyebiliriz ki, o, insanın iç memuriyeti, oluş gayesidir. Ve nihaî oluşu... Bir çok insana mahremdir bu iç memuriyet... Kulluğu bitirip, üste çıkmak değil... Kulluğun hiç bir ân ve mekânında üste çıkmak yok... Boyuna yüceltmek var kulluğu... Kulluğu bitirip İlâhî huzura ermek ve Allah'ı bulmak dâvası... Bulmak da oraya varmak değil...
Bu incelikleri göreceğiz. Ve nihayet «Mutlak» ta fani olmak... Ve onda beka bulmak gayesi ve rejimi... Bu lâflar işte o lûgatlar alemine göre bir şeyler söyler. Buna rağmen bu tariflerin hepsi akla göredir. Akıl ise tasavvufa göre değil...
Kafamızı bir limon kabuğu gibi sıkıp son usaresine kadar almamızı emreden bir mevzuda aziz hakikatin çehresini, mümkün olduğu kadar (makiyaj) hokkabazlıklarından arındırarak görebilmek şart...