Herşeyin bir karabasana dönüştüğü anlarda, kıstırılmaların, sıkışmaların içinde ağlarken hiçbirşeye yaramasa da sımsıkı sarılacak biri, bir düş, özlem…
Bana dokunmak istemeyen, bana sözcüklerle acı çektirmeye çalışmayan, sonsuz küçük anlamla yaşamlarını güzel konuşmalara dönüştürmüş insanlara ne çok ihtiyacım vardı!
Dışarıya karşı, durmaksızın gülümseyen yüzümü gösterirken, iç dünyam ölüydü. İşte bu, bin derdi tek bir saç teliyle taşımak gibi, yağa ter katıştırmak gibi çabaydı.