Çocukluk kokan sakal görmüştüm okula gidiyordum. Yenibosna metrosunda. Atatürk açılmamıştı henüz. Sakal çocukluk kokuyordu, ama ben gördüğümü söylüyorum. Koklamıştım çünkü, uzaktan, çocukluk koktuğuna kanaat getirmiştim. Şimdi hatırlayamıyorum o kokuyu. Vagonu gözlerimin önüne getirdiğimde, ya da en azından denediğimde, kokunun kendisini değil hissettirdiklerini hatırlıyorum. Çocukluk başka mı kokuyor? Orta yaşlarda, parkalı, kırçıl sakallarıyla aydınlık, yüzü yuvarlak adam. Kılığı yoksul. Hüzünlü çehresini çocuksu kılan ve o hatırlayamadığım kokuyu yayan kırçıl sakalları. Oysa sakal ak değilse yabanıldır. Çocuk da yabanıldır bir yandan. Neden öyleydi o adam? Sonra ben o adamı başka adamlarda da gördüm. Biraz Ahmet Kaya var bu işin içinde sanki. Çünkü o sakalların çocukluk koktuğunu görmemden evvel Ahmet Kaya'nın sakallarını aklımda tutuyordum. Bunu hatırlıyorum. Belki çocuklar için dil çıkarır gibi bıraktılar sakallarını. Ya da kendi çocuklukları için. Bunları hatırlayamıyorum. Ben de çocuktum.
Gelelim sana, hiç bu kadar susmak istememiştim... Bizim mevzular belliydi de, kafamız karışıktı işte biraz. “Kendi düşmanına kıyamadığında, dostuna hainlik üzerine konuşmaktan da caymalı insan.” demişti Sara hatun. Yani insan ki; omuz omuza yürür, uzun uzadıya böyle yollarda yan yana akar, süzülür ve gider ya hani. Demem o ki, oğlum Mehmet, “Aynı
Reklam
Kendine mısraların arasında bir ev yapmıştı. Dertsiz gönüllerin bakmadığı, dertli gönüllerin anladığı. Dışı viranidi, içi bahar bahçe. Gördüğüne inanan gözler kusurlu idi. Sonra içerisi de talan oldu. Kalmıştı yuvasız bir kuş gibi. Evet güzel değildi belki mısraları ama kimseye zararı yoğidi. Niye kırıp evsiz barksız koydunuz ki ? Şimdi sesleniyor göge kaynayan bir su gibi. Ağlama gâfil ağlama ne olduysa benden bana değil mi? Öyleydi ya öyleydi. Ölüm gelse dayanırdı amma Hâk elbisesi giymiş avcıyı nasıl ayırt edebilirdi..?
"... Seni asla bırakmam!"
Veda... Son görüşmemizin üzerinden tam bir yıl geçmiş sevgili. Zamanı durduramıyorum ve aleyhime işlemeye devam ediyor. Seni son gördüğüm gündü. Gözlerinin içine son kez bakabildiğim gündü. Seni son kez öpebildiğim, sana son kez sarılabildiğim gündü. Önceki gün bir doğum günündeydin sanırım. O gün attığın fotoğraf hala duruyor. Telefonu biraz
Kebelekin Markoviči

Kebelekin Markoviči

@milinkovicv
·
1yıl
Sevgili
"Kapıdayım sevgili Kalbimi sana sakladım Kimsesiz,sahipsiz Kabul buyur aşk ile..." 06.22 -Kelebeğim🦋❤
Boşluk, Yalnızlık ve
Kafamda nasıl gireceğime dair falan hiçbir fikirim yok. Bu konu nasıl açıldığından bahsedeyim bana göre boşluğun ne olduğundan bahsederim oradan yalnızlığa sekerim gibi düşünüyorum, nasıl ilerleyeceğimi söylemek ne kadar mantıklı bilmiyorum ama burada makaleden daha çok kendi kendime konuşmalarımı yazdığım için öyle fazla kasmıyorum ve ufaktan
Herkes sever elbette kendince.Herkes sakınır.Kıskanır sevdiğini.Sen kimin adını söylerken titriyorsa dudakların.Kimin elinde kalsın istiyorsan ellerin,Yürürken,konuşurken,uyurken hatta ölürken.İşte odur ilk göz ağrısı.Kiminle bir ömür yaşadığın değil.Kiminle ölmek istediğindir ilk göz ağrısı.Sana ol yada öl diyen de olur.Sen,öleyim,ama sen ol
Reklam
69 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.