Yaz dedi bana. Yaz Ayşe. "Ama insanların göreceği yerlere değil deftere yaz."
Herkes görsün istiyorum dedim. "O halde senden isteğim kendini kötülemeden, açık vermeden yaz. Dış dünyanın ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyorsun, öğrenmen sancılı olacak." Dedi.
Dinlemedim.
Bilir ki dinlemem, dizlerim kanamadan bilmem diz acısının ne olduğunu. Elleme dedim kendim öğreneceğim. Defterler istedim sonra ondan. Renkli olsun ki daha çok yazayım. İnekli defter buldum alır mısın dedim. Aldı. Biliyor ki ne kadar güzel bir defter olursa o kadar yazarim. Yazdım ama yetmedi. Anlatma ihtiyacı duydum. Düştüm öyle bir zorluğun içine. Dönmedi de dilim. Okuduklarımın bana öğrettiği kadar benim cümlelerim. Onlarda yetmedi anlatmama. Başka bisey de bulamadım. Dilde yetmiyormuş bir yerde anlatmaya. Sonra darbeler almam gerekti anlatma zorluğunu bırakmak için. Üst üste aldım. Dayanamıyorum, yapamayacağım dediğim yerden daha da kuvvetli kalktım. Öğrenmen çok zaman alacak, sancı çeken anne gibi düşün dedi. Alıyor. Bilmiyordum. Ben bu kadar kötülüğün barındığını bilmiyordum. Yoktu benim hafızamda, hiç olmamıştı. Öğreniyorum. Dünyanın kötü bir yer olduğunu, çabamın boş olduğunu, hepsini.