Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan Benimle meydan oku her çaresizliğe Benimle uyu, benimle uyan Birlikte varalım onüçüncü aylara Ben bir Eylül, sen Haziran...
Bazı kitapları yutkunarak okursun. Bittikten sonra üzerinde konuşmak için bir sürenin dahi geçmesi gerekir. O kadar işler içine. Sen bir yar olsun isterken yara, boğazında bir düğüm olur, yutkunamazsın.
"Bir adam düştü Galata Kulesinden
O adam benim oğlumdu." (s. 463)
Çocuklar babalarını örnek alarak büyürler. Babaları nasıl olursa
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o
“Biraz sonra mektuplarınla resimlerini tutuşturacak bir kibrit çöpü gibi çekiliyorum hayatından. Her şeyiyle onu sana bırakıyorum. Hayatın senin olsun, istersen hayatım da. Ama sen kendinin bile olamıyacaksın artık… Ben yaşadıkça, adım söylendikçe… Seni bensizliğe ve kendimi sana mahkum ediyorum…”
İstanbul,
Haziran Eylül 1962