Nazım Hikmet Ran , büyük şair.Çeşitli takma isimler kullandı hayatı boyunca.1902 de doğdu. 1914 te daha 12 yaşındayken şiirle tanıştı. Mevlevi bir şair olan dedesi Nazım Paşa nın izinden gitti. İlk şiirini 1918 de yazdı.Serbest şiir ve basamak şiirler denedi.Bu konuda da gördüğüm kadarıyla gayette başarılı oldu.1925 te Komünistlerin tutuklanmasından dolayı
"Paran varsa eğer
Bana bir fanile bir don al,
Tuttu bacağımın siyatik ağrısı."
Param var diyorum Nazım baba alayım ama sen yoksun. Sana dünyalar alayım desem nafile. Çaresizlik kokan şiirlerini bize bırakıp çekip gitmişsin işte.
"Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında 10 kere döndü dünya" demişsin. Peki sen öldüğünden beri güneşin etrafında 55 kere dönmüş bu dünya bunu bilir misin? Bütün polisler fark etti artık Gülhane parkındaki en güzel ceviz ağacı olduğunu.
En güzel şeydir şimdi hatırlamak seni. Tarih 23 Eylül 1945 olmasa bile. Türk köylüsü hala kitap yerine topraktan öğreniyor her şeyi. Değişen hiçbir şey olmadı senden sonra.
Ve senin gibi öylesine ciddiye alıyorum ki yaşamayı,
yetmişimi görürsem eğer zeytin dikeceğim. Buralarda yetişmez ama olsun.
Haydarpaşa garında değilim.
Ne sene 1941'in baharı ne saat on beş.
Ama yine de merdivenlerin üstünde güneş yorgunluk ve telaş var.
Ama vakit yok Nazım Baba. Paris yansın yıkılsın artık kimin umurunda.
"Bir de kim bilir
sevdiğin kadın seni sevmez olur
ufak iş deme
yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir
içerdeki adama."
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ona sorsanız "Lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman."
Bana sorarsanız "On senesi ömrümün."
Bir kurşun kalemim vardı ben içeri düştüğüm sene.
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
Ona sorsanız "Bütün bir ömür."
Bana sorarsanız "Adam sende bir iki hafta."
Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ona sorarsanız: "Lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman."
Bana sorarsanız: "On senesi ömrümün."
Bu kitap okuduğum dördüncü veya beşinci şiir kitabı olabilir. Şiir kitabı okumayı aslında pek tercih etmezdim çünkü okurken sıkılırdım. Bir iki tane iyi şiir varsa kitabın geri kalan kısmı tamamen rezalet olurdu. Ama
Nazım Hikmet Ran 'ın bu kitabından sonra anladım ki aslında benim tercih ettiğim şiir kitapları bana göre değilmiş yanlış tercih de
Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ona sorarsanız :
"Lafı bile edilmez,
mikroskobik bir zaman."
Bana sorarsanız :
"On senesi ömrümün."
Katillikten yatan Osman,
ben içeri düştüğümden beri,
yedi buçuğu doldurup çıktı,
dolaştı dışarlarda bir vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri,
altı ayı doldurup çıktı tekrar,
dün mektup geldi, evlenmiş,
bir çocuğu doğacakmış baharda.
Ben içeri düştüğümden beri
Güneşin etrafında on defa döndü dünya.
Ona sorarsanız:
"Lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman"
Bana sorarsanız :
"On senesi ömrümün."
(Bu şiiri Genco Erkal'dan dinlemek enfes bir şey)
ben iceri düstügümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ona sorarsanız : "lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman."
bana sorarsanız : "on senesi ömrümün."
bir kurşun kalemim vardı ben içeri düştügüm sene.
bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
ona sorarsanız: "bütün bir hayat."
bana sorarsanız :
Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ona sorarsanız :
"Lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman."
Bana sorarsanız :
"On senesi ömrümün."
Bir kurşun kalemim vardı ben içeri düştügüm sene.
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
Ona sorarsanız :
"Bütün bir hayat."
Bana sorarsanız :
"Adam sen de, bir iki hafta."
Katillikten yatan Osman,
ben içeri düştüğümden beri,
yedi buçuğu doldurup çıktı,
dolaştı dışarılarda bir vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri,
altı ayı doldurup çıktı tekrar,
dün mektup geldi, evlenmiş, bir çocugu dogacakmış baharda.
Şimdi on yaşına bastı,
ben içeri düştügüm sene,
ana rahmine düşen çocuklar.
Ve o yılın titrek, ince, uzun hacaklı tayları, rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.
897
Ben içeri düştüğümden beri
güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız:
’'Lafı bile edilemez,
mikroskopik bi zaman...’'
Bana sorarsanız:
'‘On senesi ömrümün...’'
Bir kurşun kallemim vardı,
ben içeri düştüğüm sene
Bir