Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaslan göğsüme sevdiğim Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir Toprak gibidir Sen ki bulut gibisin Ay gibisin güneş gibi bazen
Erdem Bayazıt
Erdem Bayazıt
Kadınlar Ülkesi
Kitabın şuan 150. Sayfasındayım. İnanılmaz bir zorluk çekiyorum okurken. Tam şimdi diyorum bişe olcak olmuyor. İyi yorumlara aldanarak başladım beklentim mi yüksekti bilmiyorum. Ama benim için kategorisi roman kesinlikle değil. Anı defteri gibi. Ve şuan kitabı yarım bırakmayı kendime yediremediğim için resmen kendimi İtekliyorum. Eğer başarıp bitirirsem ki az kaldı sonunu okuduktan sonra inceleme paylaşıcam.
Reklam
Vazgeçmek ile başa çıkma yönetimi arasında fark var. Kolay vazgeçmek çabasız oluyor. Başa çıkma yönetimi ile vazgeçmek ise; her şeyi deneyip olmadığına inandığında terk etmek gibi düşünebiliriz. Benim ki,ilki olan kolay vazgeçme üzerine “kötü huy”olarak dile getirdim.
Kızıl Veba
Jack London' a bir kez daha hayran kaldım. Kitaptaki tüm yaşanan olaylar yaşadığı zaman diliminde gerçek olmaması ve buna rağmen şu anki günümüzde yaşadığımız korona salgını ve geçmişte yaşanan kızıl veba' yı muhteşem bir şekilde tasvir edip, neredeyse birebir tutturmuş olayları. Yazarın aklına ve kalemine bir kez daha aşık oldum. Bu dünya da bir şeyleri değiştirebileceksek bu kitaplar ve yazarlar vesilesiyle olur. Kitabın sonunda dediği gibi eski uygarlıklar nasıl yıkıldıysa bir sonrakiler de öyle yıkılacak döngü kendini tekrar edecek. Ancak biz ilkel, vahşi iç güdülerimizi bırakıp savaşları, adil olmayan ölümleri bitirirsek, belki bir gün bu dünyayı daha iyi anlar belki bir gün insan olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlarız. Dünya bir yandan geliştikçe bir yandan batıyor, bunun sebebi açık ve belli. Savaşların olduğu, güçlü insanların zayıf insanları ezdiği, gerçek adaletin olmadığı, merhametin, empatinin olmadığı her dünya, toplum kötü sona yıkıma mahkûmdur. Benim insanlığın düzeleceğine dair umudum yok. Belki bir gün -o gün 100 trilyon yıl sonra bile olsa - benim yanildiğim bir gün olur ama o zaman da çokça can yitip gidecek çokça acılar çekilmiş olacak. Umarım ben yanılır ve insanlık gözünü açar ve insan olmanın ne olduğunu anlar, barışın nasıl huzur getirdiğini kavrar.
benim gibi birkaç kişi daha var ki ilgilendikleri alana dair üretimlerini yayma kaygısı gütmeden yıllar geçirdiler. iyi ürünlerini alıcısına ulaştıramadılar. idealist tavırların kurbanı oldular. efendim, dediler ki, söyleyecek şarkısı olanlar dinleyici aramazmış. bunu diyenler bağlantılarını vakitlice halletmişlerdi. biz de 2024 senesinde daha twitter kullanmayı bile beceremeyen, gergin, asabi, mızmız tipler olduk. haddini bilmenin sınırlarını fazlasıyla aştık ve hadsizliğe dönüştürdük. sanal özgüvensizliğimizi, asalet, vakar gibi zorlama kabullerle çarpıttık. bütün bu akış, marx'ın buyurduğu üzere şekilleniyormuş fark eden yokmuş.
Her şey yolunda gitse, insanlar zaman zaman can sıkıyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi soruyorlar, neyin var? Paul Auster cevaplıyor: "Benim bir şeyim yok. Doğru insana rastlamadım, hepsi bu.
Reklam
Çantamıza kitapları koyalım. Doğaya gidelim. Kuş sesleri, su sesi ve doğanın muazzam güzelliği ile kahveleri yudumlayıp, okumamızı yapalım🤭 Mesala yani benim gibi çalışan herkese kolay gelsin 😉
Yıllarca önce merhum Yaşar Kemal bana alındığı gözaltından serbest bırakılırken Çukurova'da yıllarca dinleyip derlediği deyişleri içeren, dokuz yüz sayfa tutan defterlerini karakoldan çıkarken istediğinde polislerin kendisine "Hava soğuktu, biz onu ısınmak için sobada yaktık!" dediklerini ağlayarak anlatmıştı. Yanaklarından akan, senin, benim gibi yarın unutulası birinin değil, ünü yüzyılları aşan bir dâhinin gözyaşlarıydı. Kara cehaletin yol açtığı yıkıma bakar mısın? Bu kara cehaleti ben de tanımıştım. Görev yaptığım ilçede bir hukukçunun "Nurculuk" akımını felsefi bakımdan eleştiren ve ceza hukuku açısından değerlendiren kitabını bulan polis, "Sen Nurculuk propagandası yapıyorsun" diyerek gizlice 5 gün boyunca gözaltında işkence yapmıştı zavallı bir esnafa. Odama getirdiklerinde ayağa kalkamıyor, tabanları yediği sopadan şişmiş, yürüyemiyordu. Hem iktidarlar yazıdan ve kitaptan neden bu denli korkarlar ki!Dilerim Hitler gibi kitaplar yakılmaya kalkışılmaz, benim ülkemde. Eski Yargıtay - Onursal Başkanı Sami Selçuk 01.09.2016
Aşk ve sevgi başka şeyler. Aşk sadece talep eder. Uyuşturucu gibi. Belirtileri de, sonuçları da aşağı yukarı aynıdır. Sevgi ise çaba gerektirir. Sahip olmayı arzulamaz, bir parçası olmak ister bütünün. Her aşk sevgiye dönüşmez bu yüzden veya gerçeğe. Çünkü asıl olan sevgidir. Bunu şöyle açıklayabiliriz; Bir çiçeği öleceğini bile bile dalından koparıp, yalnız benim olsun deyip kendine saklamak aşktır. Bir çiçeği, yaşaması için dalında bırakmaya razı olup, onu her gün sulamak sevgidir. Daha basit yoldan anlatalım; Aşık olmak; ortasından sıkılan diş macununu görmemektir. Sevmek; ortasından sıkılan diş macununa tahammül etmektir. Aşk kör eder, sevgi tahammül ettirir. Sonuç olarak şöyle diyebiliriz; Aşk, sevgi, saygı arasındaki korelasyonda benim için saygı, sevgiden büyüktür sevgi de aşktan. Aşk ve sevgi sonludur biter ama, saygı ebedidir. Ne olursa olsun ikili ilişkiler saygı temelinde inşa edilmeli, saygının olmadığı yerde durulmamalıdır.
Günaydın. Şu çağın en büyük derdi insan. Dostu, sevgilisi, iş arkadaşı, akrabası... Seçebildiklerimiz de seçemediklerimiz de dert olabiliyor. Her şey yolunda gitse, insanlar zaman zaman can sıkıyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi soruyorlar, neyin var? Paul Auster cevaplıyor: "Benim bir şeyim yok. Doğru insana rastlamadım, hepsi bu." Yeni bir haftaya girerken doğru insanlar diliyoruz sevgili okur. Doğru dürüst insanlar... Var olun.
Reklam
Günaydın!
Şu çağın en büyük derdi insan. Dostu, sevgilisi, iş arkadaşı, akrabası... Seçebildiklerimiz de seçemediklerimiz de dert olabiliyor. Her şey yolunda gitse, insanlar zaman zaman can sıkıyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi soruyorlar, neyin var? Paul Auster cevaplıyor: "Benim bir şeyim yok. Doğru insana rastlamadım, hepsi bu."
Günaydın. Şu çağın en büyük derdi insan. Dostu, sevgilisi, iş arkadaşı, akrabası... Seçebildiklerimiz de seçemediklerimiz de dert olabiliyor. Her şey yolunda gitse, insanlar zaman zaman can sıkıyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi soruyorlar, neyin var? Paul Auster cevaplıyor: "Benim bir şeyim yok. Doğru insana rastlamadım, hepsi bu." Yeni bir haftaya girerken doğru insanlar diliyoruz sevgili okur. Doğru dürüst insanlar... Var olun.
Günaydın. Şu çağın en büyük derdi insan. Dostu, sevgilisi, iş arkadaşı, akrabası... Seçebildiklerimiz de seçemediklerimiz de dert olabiliyor. Her şey yolunda gitse, insanlar zaman zaman can sıkıyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi soruyorlar, neyin var? Paul Auster cevaplıyor: "Benim bir şeyim yok. Doğru insana rastlamadım, hepsi bu." Yeni bir haftaya girerken doğru insanlar diliyoruz sevgili okur. Doğru dürüst insanlar... Var olun. 🌸
"Sen benimle oynuyordun. Benden nefret ediyordun. Çünkü sevgin nefrete dönüşmüştü. Hatta belki bir çeşit intikam alıyordun benden. Ben farkındaydım. Buna rağmen seni sevmeye devam ediyordum hala da ediyorum. Ben, sana hak vermeye çalışıyordum, veriyordum da. Oysa senin çektiğin acılardan belki daha da fazlasını ben de çekmiştim. Sen beni,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.