Yaşadığınızı hissediyor musunuz?
Büyük bir servete sahip, neredeyse her türlü dünyevi zevki yaşamış olan burjuva sınıfından bir centilmen... 1914 sonbaharında Rava-Ruska'da şehit düşen Baron Friedrich Michael von R... Anne ve babasını genç yaşta kaybettikten sonra miras kalan büyük servet sayesinde rahat bir hayat yaşamış olan bu centilmen, içinde bulunduğu rahatlık ve dertsizliğin etkisiyle hayata karşı kayıtsızlaşmaya ve duygularını yitirmeye başlar. Bu eserde, bu centilmenin kaybolmaya yüz tutmuş silik duygularını bir günün sonunda nasıl geri kazandığına ve aslında nasıl gerçekten yaşamaya başladığına tanıklık ediyoruz.
Bu centilmen, bütün burjuvalığını ve gururunu bir kenara bırakarak insanların arasına karışmaya, onları hissetmeye çalışır; onlar tarafından da hissedilmek ister. Asıl hayatın zenginlik ve dünyevi zevklerin arasında olmadığını; içerisinde en iğrenç, en mide bulandırıcı duyguları, daha doğrusu diğer insanları da barındırdığını anlar. Hayat, diğer insanlar olmadığı sürece bir hiçtir.
Her ne kadar ertesi güne uyanmak ve eski, soğuk, samimiyetsiz burjuva hayatına dönmek istemese de ertesi gün mutlu bir biçimde uyanır. Bundan sonraki hayatı, her ne kadar eskisi gibi bir burjuva hayatı da olsa, o "olağanüstü" gecede yeniden kazandığı insanlığı ve duyguları sayesinde çok daha güzel geçecektir.
Tam da burada, yani kitabın son sayfasına geldiğimizde, kendimize sormamız gereken bir soru var:
Gerçekten yaşıyor muyuz?